Toplumsal Cinsiyet ve Feminist Dalgalar Nedir? | 2023

Toplumsal Cinsiyet Nedir?

Cinsiyet kavramı erkek veya kadın olmanın biyolojik kısmını tanımlarken, toplumsal cinsiyet ise erkeklere ve kadınlara toplum tarafından yüklenen, dayatılan rol ve sorumluluklardır. Bu demektir ki cinsiyet biyolojik ve doğal bir kavram iken, toplumsal cinsiyet insanlar tarafından sonradan oluşturulmuş doğal olmayan bir kavramdır.

Toplumsal cinsiyet, toplumun kültürü ortaya sunarak insanları biyolojik cinsiyetleri ne ise onun üzerinden belirli kalıplara sokulması, sadece kadın ya da erkek oldukları için toplum tarafından belirli görevlerin onlara dayatılması hatta hayatlarının ilerleyen yıllarında sadece dişi veya erkek doğdukları için meslekleri, aktiviteleri, hatta karakteristik özellikleri kendilerine uygun olup olmamalarına göre seçmeyi öğrenerek büyümelerine sebep olur.

Bu roller anne rahminde oluşmaya başlar, çocukluk döneminde ailenin öğretileriyle çocuğun kafasında iyice yer edinir ve çocuğun eğitim ve çalışma hayatına ek olarak kanunlarla da iyice pekişmiş olur.

Toplumsal Cinsiyet Eşitsizliği Nedir?

Toplumun bireylere yüklemiş olduğu sosyal rol ve sorumlulukların meydana getirmiş olduğu koşulların eşit olmayışı anlamına gelir.

Toplumsal cinsiyet eşitsizliği, toplum tarafından kadın ve erkeklere dayatılan bu roller sonucunda kadınların haklarının erkeklere göre daha az olmasına, eğitimden daha az yararlanabilmelerine, işgücüne katılımlarının erkeklerden daha az olmasına, bir erkekle eşit koşullarda çalışsa dahi daha az geliri olmasına, hatta kadınların erkeklerden daha sağlıksız olmasına ve hepsinin bir sonucu olarak toplumda kendine yer edinmeye çalışmasına neden olmaktadır.

Tüm bunlara özetle, Toplumsal cinsiyet eşitsizliği, kadınların zaten hakkı olana ulaşabilmek için ekstra bir çaba sarf etmesini gerektirir.

Feminizm Kavramı

Feminizm; 18. Yüzyılın sonlarında ortaya çıkıp, 19. Yüzyıl boyunca güçlenen siyasal, toplumsal ve modern bir harekettir.

Feminizm, cinsiyet eşitsizliği sebebiyle yani kadınların yalnızca cinsiyetlerinin kadın olması nedeniyle maruz kaldıkları zorluklara, baskılara, haksızlıklara tepki olarak ortaya çıkan bir kavramdır.

Bu bağlamda feminizmin asıl amacı; bütün kadınların sorunu olan bu problemlere dur demek, kadın haklarını savunmak ve erkek ya da kadın fark etmeksizin birey eşitliğinin savunmaktır.

Geçmişten bugüne feministlik kavramı ‘’erkek düşmanlığı’’, ‘’kadın üstünlüğü’’ şeklinde terimlerle çarptırılarak bu kavramın çıkış nedeni yanlış bir şekilde yansıtılıp doğru olmayan algılar ortaya çıkmasına sebep olmuştur.

Fakat feministliğin bu olgularla uzaktan yakından ilişkisi bulunmamakla beraber feminizm kadınların zaten hakkı olana talepte bulunması olarak özetlenebilir.

Bu makale ilginizi çekebilir:   Alacak Devir Hızı Nedir? Nasıl Hesaplanır? |2023

Feminist olgular; Marksist, liberal, sosyalist, varoluşçu, postmodern, ekofeminizm şeklinde sınıflandırılabilir.

Feminizm kavramının tarihçesine bakıldığında bu kavramın felsefesini daha da ileriye taşımak, daha çok insana ulaştırmak ve bu mücadelede tüm kadınların birlikte olduğu farkındalığını oluşturmak amacıyla 1., 2. Ve 3. feminist dalgalar ortaya çıkmıştır.

Birinci Feminist Dalga

Birinci feminist dalga, 19. yüzyılın son yılları ile 20. yüzyılın ilk yıllarında Wollstonecraft’ın “Kadın Haklarının Savunusu” (Vindication of the Rights of Women) isimli eserinde konu aldığı kadın haklarına yönelik talepler üzerine ortaya çıkmıştır.

Birinci dalga feminizmin mücadele ettiği talepler; kadınlar için eşit mülkiyet hakları, eğitimde eşit fırsatlar ve kadınların da oy kullanabilmesi idi. Aynı zamanda bu dalga kadınların kamusal alanda yer bulabilme mücadelesiydi.  Bu açıdan birinci feminist dalganın önemi patriarkaya (ataerkilliğe) karşı temel konuları ortaya koyması olarak tanımlanabilir.

Feminist teorisyenlerin doğal haklar düşüncesinden ortaya çıkmasıyla, insanların kadın ve erkek olarak ayrılması yerine cinsiyeti farketmeksizin her insanın eşit hak ve özgürlüklere sahip olması gerektiğini savunmuşlardır.

Bu döneme süfrajet hareketi adı verilen, Amerika Birleşik Devletleri ve Birleşik Krallık’ ta açlık grevi gibi protestolarla pasif bir direniş gösteren kadın hakları savunucuları damgasını vurmuştur.

Birinci feminist dalgada ilk olarak, kadının kişisel özgürlüğünün ihlal edildiği öne sürüldü. Daha sonra, kadınların oy kullanmasının kabul edilmemesi hatta inkar edilmesinin erkekler ile kadınların yasalar nezdinde eşit bir değere sahip olmaması anlamına geldiği fikri ortaya atıldı.

  1. yüzyılın son yıllarında başlayıp, 20. Yüzyılın ilk yıllarında da devam eden kadınlar için oy hakkı sorunu çeşitli ülkelerde farklı biçimlerde sürmeye devam ediyordu. Avrupa’nın bazı bölgelerinde küçük de olsa belirli ölçüde mülk sahibi olanların dışında oy hakkı bulunmuyordu. Bazı yerlerde evli olmak, evliysen kocanın belirli bir mülke sahip olması ya da ırk farkları gibi sebeplerden ötürü oy kullanılsa da yüzdelerin çoğunluğu kadınların oy kullanma hakkının bulunmaması şeklindeydi. Amerika’da ise sadece siyahların ve kadınların oy kullanması yasak iken, siyah erkeklere oy kullanma hakkı verilmesi üzerine siyah kadınlar beyaz kadınlar ile ortak bir sorunu paylaştıklarını fark etmiş ve mücadelelerinde birbirlerine destek olmaya karar vermişlerdir.

Bu dönemde Simone de Beauvoir’in ‘’İkinci Cins’’ isimli eseri ile ikinci feminist dalganın kıvılcımları ortaya çıkarken bu eser ikinci feminist dalganın ortaya çıkmasından 10 yıl önce yayınlanmış olup aynı zamanda bu dalganın ilham kaynağı olmuştur.

Bu makale ilginizi çekebilir:   Bize ayda bir defa kahve ısmarlamak ister misiniz?

İkinci Feminist Dalga

Cinsellik ve doğurganlık kavramlarının aynı anlama gelmemesi gerektiğini ve bu kavramların birbirinden ayrıştırılması gerektiğini savunarak ortaya çıkmıştır.

İkinci feminist dalganın ortaya çıkmasında çok önemli bir isim olan Simone de Beauvoir’in İkinci Cins adlı kitabında kurmuş olduğu ‘’Kadınların kurtuluşu karınlarından başlayacak.’’, ‘’kadın doğulmaz kadın olunur’’ şeklindeki cümleler de bu dalga altında sloganlaşmıştı.

Batı’da meydana gelen olumlu değişmeler sonucu sağlıklı ve kolaylaşmış doğum kontrolü yöntemleri geliştirilmiş ve uygulanmaya başlanmıştır. Bu gelişmeler, kadınların cinsellik yaşarken hamilelik riskini en aza indirebilmeleri anlamına geliyordu. Bu gelişmelerden önce doğum kontrolü için kürtajın yasal olmadığı ülkelerde insan sağlığı için fazlasıyla tehlike arz eden hatta ölümlere yol açabilen yanlış düşürme yöntemleri varken onlara ek olarak sağlıklı seçenekler de geliştirilmişti. Fakat, bu sağlıksız yöntemlerin aksine bu yeni geliştirilen daha sağlıklı yöntemler ve ilaçları birçok kadının karşılayamayacağı düzeyde pahalıydı. Bu da kadınların bu imkanların her kadın için ulaşılabilir olması ihtiyacından kaynaklanan yeni bir mücadelesine sebep oldu.

İkinci feminist dalganın ortaya çıkardığı alanlardan biri olarak kadın cinselliğinin, kadınların daha özgür ve açık bir şekilde konuşmaları söylenebilir.

Bu alanlara bir örnek daha olarak tamamıyla feminist dalgalar sürecinde geliştirilen bir çeşit örgütlenme biçimi olan bilinç yükseltme grupları kurulmuştur.

İkinci dalga feministlerinin yaptıklarını şu şekilde sıralayabiliriz:

  • Kadınların ev içi rollerini sorguladı.
  • Ayrımcılığa karşı çok sayıda hem kurumsal hem yasal düzenlemelerin kabul edilmesinde büyük rol oynadı.
  • Kürtajın yasallaşması adına büyük bir mücadele verildi ve mücadele başarıyla sonuçlandı.
  • Bu dönemde ilk sığınma evleri açıldı.
  • Kadınların kamusal alanda ayrımcılığa uğramamaları adına yine büyük bir mücadele verdi.

Tüm bunların bir sonucu olarak modern feminizmin temellerinin oluşmaya başlaması ikinci feminist dalga esnasında gerçekleşti demek yanlış olmayacaktır.

Üçüncü Feminist Dalga

Üçüncü feminist dalga, ikinci feminist dalganın yanlışlarına tepki olarak ortaya çıkmıştır.

Hukuki ve politik yaklaşımlardan çok bireysel kimlikleri göz önünde bulunduran bu dalgada bu sorunun sadece beyaz kadınların sorunu olmadığını anlatabilmek adına dini, dili, ırkı, cinsel yönelimi farketmeksizin bütün kadınlara kucak açılıyor.

Daha çok cinsellik, kadına yönelik şiddet, kadın figürünün güçlendirilmesi gibi politikalarla ilgilenen üçüncü dalga feministler aynı zamanda değindikleri konu çeşitliliği açısından diğer dalga feministlerinden ayrılmışlardır.

Üçüncü dalga feministleri, tüm genelleyici kadın sorunlarına nazaran daha kadın sorunlarını daha bireysel açıdan incelemek istiyordu.

Bu dalga feministlerinin var olma eğilimin farklılıkları göz ardı etmeden hatta dile getirerek göstermek istiyordu.

Bu makale ilginizi çekebilir:   Kısa Yoldan Zengin Olma Yolları

Üçüncü dalga feministleri, patriarki düzeni eleştirirken hali hazırdaki problemlere ortak bir çözüm ortaya koyamamışlardır. Bunun sonucunda; feminist gruplar fikirlerini, birbirinden farklı yollarla ortaya koymaya bunu yapabilmek için de çeşitli kuramlardan yararlanarak fikirlerini ifade etmeye çalışmışlardır.

SONUÇ

Feminist yaklaşımın ortaya çıkmasını ve gelişimini ataerkilliğe seçenek olabilecek yaşam biçimlerinin ortaya çıkmasına yani kadınların ekonomik ve sosyal hayatlarında özgürlüklerine kavuşmasına borçludur diyebiliriz. Bu ekonomik ve sosyal özgürlüklerin modernleşme ve sanayileşme ile doğru orantılı şekilde ilerlemektedir.

Feminist dalgalar arasındaki kopmaların 1960-1990 yılları arasında kalan dönemde gerçekleştiği söylenebilir.

Feminist teori temelde; kadınlar kendilerine yapılan ayrımcılığı, ekonomik, sosyal, siyasi gibi pek çok konuda birinci planda olamamayı, toplum tarafından üzerlerinde oluşturulmuş baskıyı en aza indirmek için kendilerine çeşitli yollar bulmayı amaçlamışlardır.

Sosyalist, Marksist ve radikal feminist olgular ataerkil ve kapitalist yapıların birbirlerine bağımlılıkları nedeniyle kadınların bağımsızlaşmasında daima bir engel olacağını, gördükleri şiddet ve baskının sebebinin bu olduğunu savunurken; post modern feminist olgu toplumsal hayatın içerisinde kadınların problemlerine çözüm bulabilmeyi amaçlar.

Yazar: EBRAR İLERİOK 

Karabük Üniversitesi İktisat Bölümü 3. Sınıf Öğrencisi

KAYNAKÇA

  • Bingöl, O. (2014). Toplumsal Cinsiyet Olgusu ve Türkiye’de Kadınlık . Karamanoğlu Mehmetbey Üniversitesi Sosyal Ve Ekonomik Araştırmalar Dergisi , 2014 (3) , 108-114 . DOI: 10.18493/kmusekad.36760
  • Demirgöz Bal, M. (2016). Toplumsal cinsiyet eşitsizliğine GENEL BAKIŞ . Kadın Sağlığı Hemşireliği Dergisi , 1 (1) , 15-28 . Retrieved from https://dergipark.org.tr/en/pub/kashed/issue/22284/239026
  • Düzkan A., Feminist.org, ‘’FEMİNİZM’’, (8 HAZİRAN 2022)
  • Er Özden, E. & Özden, Z. (2018). Feminizm ve Görsel Tasarım: Birinci Kuşak Feminizm Dönemindeki Kozmetik Reklamlarında Kadın İmgelerinin Dönüşümü. Akdeniz Üniversitesi İletişim Fakültesi Dergisi, (30), 142-163. DOI: 10.31123/akil.465945
  • Enginyurt, D. (2018). SOSYAL HAREKETLER SOSYOLOJİSİ AÇISINDAN FEMİNİZM . USE Uluslararası Sosyoloji ve Ekonomi Dergisi , (1) , 36-59 . Retrieved from https://dergipark.org.tr/tr/pub/use/issue/55416/759813
  • Özüdoğru, B. (2018). BEYAZ FEMİNİZM VE ÖTEKİ KADINLAR . Siirt Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi , 6 (12) , 304-319 . Retrieved from https://dergipark.org.tr/en/pub/susbid/issue/41861/460916
  • Taş, G., “FEMİNİZM ÜZERİNE GENEL BİR DEĞERLENDİRME: KAVRAMSAL ANALİZİ, TARİHSEL SÜREÇLERİ VE DÖNÜŞÜMLERİ”, Akademik Hassasiyetler Dergisi