İklim Değişikliği Yası : Değişen İklim ve Psikoloji

İKLİM DEĞİŞİKLİĞİ YASI ÜZERİNE

Ön Bilgi

Öncelikle makalenin anlatmak istediği konunun daha kolay kavranabilmesi adına içerisinde geçen kavramlar aşağıdaki gibi açıklanmıştır.

Freud

Psikanalik Kuramın kurucusu Freud’a göre kişilik id ego ve süperego olmak üzere üç temel yapıdan meydana gelmektedir. İd, kişiliğin ilkel yanını oluşturmakta ve haz ilkesine göre çalışmaktadır. Ego, ise id’i denetim altında tutmaya çalışan ve gerçeklik prensibiyle çalışan kişilik birimidir. İd’in düşüncesizce isteklerim mantık süzgecinden geçirerek dizginlemeye çalışır. Ego hâlihazırdaki duruma en uygun şekilde davranmaya çalışır. Süperego, kişiliğin üçüncü ve en son gelişen birimidir. Toplumun inandığı ve kabul ettiği doğrulara göre hareket eder ve üst-ben olarak da adlandırılır. Süperego kişiliğin ahlaki yanını temsil eder ve vicdani değerler ön plandadır. Süperego İd’in isteklerini bastırmaya çalışırken, egoyu gerçekçi amaçlardan çok törel amaçlara yöneltmeye çalışır ve kusursuz olmayı amaçlar.

Freud’un savunma mekanizmalarından makale içerisinde geçenler şunlardır:

  • İnkâr: Bireyin istemediği, rahatsızlık verici olay ve durumları yokmuş gibi saymasıdır. Başlangıçta bu durum kişinin hissettiği sıkıntıyı azaltsa da, olaya yönelik gerekli tedbir ve çareleri planlamayıp zarar görmesine ve gerçeklerden uzak kalmasına yol açabilir.
  • Konfabülasyon (hikâye uydurma), bellek boşluğu sonucunda, bilinçte herhangi bir etkilenme olmaksızın, istemsiz olarak ortaya çıkan masal anlatma, gerçek dışı bilgiler uydurma olarak tanımlanır.
  • Rasyonalizasyon (Mantığa Bürüme): Bireyin yapmış olduğu kabul edilemeyecek bir davranışı çeşitli bahaneler bulma yoluyla haklı göstermeye çalışmak.
  • Düşünselleştirme: Kişi belli bir dürtüyle ilişkili olarak normalden daha yoğun bir ilgi içindedir. Ancak bu artmış ilgi sadece düşünmekte kalır. Sonuç olarak o konunun konuşulması çözüme yönelik değil, o düşüncenin etkisini azaltmaya yöneliktir.

Kubler Ross

Kubler Ross’un yasın beş evresi, çok kötü bir haber alan insanın geçirdiği evrelerdir. Bu haber genelde ölümcül bir hastalığa yakalanmak veya sevdiğin birini kaybetmektir.
İlk aşama inkârdır. Hasta önce inkâr eder, asla kabullenmez, kendine yakıştıramaz, hemen başka bir doktora gider. Kesin yanlış tanı konmuştur diye doktor doktor dolaşır. İkinci aşama olan öfkede artık tanı konmuştur ve hasta artık her şeye kızgındır. “neden o kadar insan varken bu hastalık beni buldu, ilk gittiğim doktor neden antibiyotik verip beni yolladı, neden anlamadı bende ne olduğunu!” gibi. Üçüncü aşama olan pazarlıkta ilk sinirli günler geçer ve hasta Allah’la veya kendiyle pazarlık yapmaya başlar. “şu hastalıktan bir kurtulayım söz veriyorum bir çocuk okutacağım”, “şu hastalıktan bir kurtulayım artık kimseye kötü davranmayacağım vs. Dördüncü evrede depresyon başlar: bunalımlı günler, içe kapanma, hayata küsme, normalde yapılan günlük aktivitelerin zevk vermemesi, ölümden korkma. Bu evreden çıkma nispeten zordur, çevrenin etkisi çok önemlidir. Son evrede kabullenmedir. Hasta artık her şeyi kabullenir, hayata daha pozitif bakmaya başlar. Kalan günleri daha verimli kullanmayı planlar.
Bütün bu evrelerin hızlı geçilmesi hastanın lehinedir. Hasta ne kadar çabuk doktorla işbirliği olup kendi tedavisinin karar aşamalarına müdahil olursa durumunun düzelme ihtimali de o kadar artar.

Bu makale ilginizi çekebilir:   Brexit: İngiltere ve Avrupa Birliği Ekonomisine Etkileri

Değişen İklimi ve Ona Eşlik Eden Psikolojik Kriz

Bruce Poulsen Ph.D.

15 yaşındaki Greta Thunberg, Polonya’da son zamanlarda konuşmacı olarak katıldığı bir küresel iklim değişikliği konferansında, “Ne kadar rahatsız edici olursa olsun açıkça konuşmalıyız” dedi.
Thunberg, dünya liderlerini gelecek nesillerin çıkarlarının üzerine açgözlülük getirmekle suçlayarak, liderlerin “popüler olmamaktan (tutulmamaktan) çok korktuğunu” belirtti. Bozulan bir biyosferin yol açtığı varoluşsal riski net bir şekilde ele alarak, bir krizi, kriz olarak ele almadan çözemeyeceğimizi belirtti. İklim değişikliği psikolojik bir krizdir. Deniz seviyelerinin yükselmesi ve atmosferdeki karbonun artması nedeniyle ortaya çıkan kolektif tehdit (aslında dünya üzerinde yaşanabilir alanın küçülmesi), bu krizin elimizdeki psikolojik araçlarla yönetebileceğimizden daha fazla olduğunu gösteriyor. Bill McKibben (yazar ve çevreci)’in yeni bir New Yorker makalesinde söylediği gibi, dünya “ayaklarımızın altında ve aklımızda” küçülmeye başladı. Psikanalitik teori, iklim değişikliğinden dolayı ortaya çıkan baskın duyguları nasıl yöneteceğimizi anlamamıza yardımcı olur. Kendimizi tedavi etmemiz Freud’un savunma mekanizmaları olan inkâr ve konfabülasyondan (hikâye uydurma) rasyonalizasyon (mantığa bürüme) ve düşünselleştirmeye kadar değişebilir. Bu tür savunma mekanizmaları eğer tamamen bilinç dışı değilse krizi emniyette tutma problemini çözebilir. Psikanalist Sally Weintrobe, iklim değişikliği ile ilgili olarak devreye girebilecek üç reddetme biçimi önermiştir: inkârcılık, reddetme ve olumsuzlama.

Kubler Ross ve İnkar

İnkârcılık, kolaylıkla fark edilir ve politik, ideolojik veya ticari çıkarlar için yanlış bilgilenmenin kasıtlı yayılmasıdır. Bu en alaycı savunmasızlıktır ve siyasi kampanyalarda veya kurumsal tanıtım belgelerinde bulunur.
Olumsuzlama, bir şey doğru olduğunda “doğru değil” demektir. Kaygı ve kayba karşı savunmamıza yardımcı olur. Bu, gerçeği kabullenmeye ilk adım olabilecek bir tür Kübler Ross aşamalı inkâr şeklidir.
Reddetme ise daha ciddi bir problem sunuyor. Burada eşzamanlı olarak bir şeyi biliyoruz ve bilmiyoruzdur. Bir yandan gerçeklik kabul edilir ve kabullenilir; öte yandan, önemi büyük ölçüde psikolojik simya ile küçümsenir. Sally Weintrobe’nin görüşüne göre bu, zaman içinde tehlikeli bir hal alıyor. Çünkü savunmamız, bilinçsiz endişe yaratmanın yanı sıra, giderek daha güçlü ve daha sağlam hale geliyor ve olumsuz duyguların altında yatan birikimi yönetmek için kendimizi alternatif bir realiteye inandırıyoruz (gaslight durumu: kendini hatalı hissedecek şekilde birini manipüle etmek/yönlendirmek).

İklim ve Psikoloji

Psikolojik araştırmacı Renee Lertzman, iklim değişikliğinin etkileri üzerindeki bu işlenmemiş keder (yas) durumunu tanımlamak için “çevresel melankoli” fikrini ortaya koydu. Bu ilgisizlik ya da farkındalık eksikliği değildir. Gerçekten çok fazla ve yoğun hissediyoruz, sonra hareket edemeyecek kadar güçsüz hissediyoruz. Örneğin, iklim söz konusu olduğunda bir kişinin kaybının yasının aksine yas tutmamız belirsizdir. Dahası, böyle bir kabulü zorlaştırabilecek kültürel engellerle karşı karşıyayız. Ayrıca henüz tam olarak gerçekleşmemiş bir zarar (kayıp) için yas tutuyoruz.
İklim krizinin zamansal boyutu bizim için ek bir psikolojik sorun teşkil ediyor. Sadece henüz gerçekleşmemiş bir kayıp için yas tutuyor oluşumuz değil, aynı zamanda iklim değişikliğinin kendisi de böyle yavaş hareketlerde oluyor. Kaliforniya’daki son yangınlar ve ısınan Atlantik’ten gelen acımasız kasırgalar gibi yalnızca en belirgin etkilerini görüyoruz. Bir tehdidin olağan belirleyici özellikleri, psikolojik araçlarımız göz önüne alındığında kolayca tespit edilemez. İklim değişikliği olaylarının oluşumu dikkatimizi çekmesi konusunda yavaş kalıyor. Bu gidişatın belirsiz, net olmayan durumu bizi mevcut bilgilerimize ve inançlarımıza uyması için bilgiyi değiştirdiğimiz bir tür asimilasyon yanlılığına karşı savunmasız bırakıyor. Yine de, davranışsal ekonomi ve bilişsel sinirbilimin gerekli değişiklikleri yapmamız için sağlayabileceği çok şey var. Bir başlangıç ​​noktası olarak, iklim değişikliğine gelince kolektif acı çekmemizi ve kararsızlığımızı kabul edebiliriz. Freudyen hikâyede yas, bir yenilgiden ziyade bir başarı olarak görülür. Aslında hayallerimizin kaybına yas tutmamız ve değişen iklimimizle ilgili sık sık çelişkili duygulara dikkat etmemiz gerekir. Bu psikolojik çalışma hem kendimizde hem de ilişkilerimizde olumlu eylemde bulunmamız için bizi özgürleştirebilir.

Bu makale ilginizi çekebilir:   Kayıt Dışı Ekonominin Nedenleri ve Mücadele Önerileri

Ek Bilgi ve Bazı Çıkarımlar

Ülkemizde ve dünyada iklim değişikliği ile başa çıkma konusundaki bazı gelişmelere baktığımızda ekonomik olarak yapılan çalışmalar arasında başta emisyonların en önemli kaynağı olan enerji sektöründe karbon emisyonlarının düşürülmesi, tarımda sera gazının azaltılma girişimleri bulunmaktadır. Dünya genelinde medyanın ve devlet müdahalesinin yetersizliği, insanların henüz konuyu yeterince ciddiye almamaları iklim değişikliği problemine gereken önemin verilmesini engellemektedir.