Enflasyon Farklı Gelir Gruplarını Nasıl Etkiler? | 2023

Enflasyon Hangi Gelir Gruplarını Nasıl Etkiler?

Enflasyon, istisnai dönemler hariç zengini daha zengin ve eden orta ve alt gelir gruplarını daha da fakirleştiren bir süreç olarak bilinir. Kısa vadede sabit ücretlerle geçinen orta ve alt gelir gruplarına sahip insanlar tasarrufları da düşük olduğu için enflasyona adapte olamaz. Bu nedenle kısa ve orta vadede enflasyonist süreçlerden fakirleşerek çıkarlar. Bu makalede enflasyonun tanımından başlayarak gelir grupları ve enflasyonun gelir grupları üzerindeki etkisi analiz edilmiştir.

Enflasyon Nedir?

Gelir gruplarının enflasyondan nasıl etkilendiğinden bölümler halinde bahsetmeden önce Enflasyonun tanımıyla başlamak gerekirse: Enflasyon dolaşımda para miktarı ile mal ve hizmetlerin satın alınmasının toplamının sonucundaki açığın büyümesiyle ortaya çıkar. Yani enflasyonun var olduğu bir dönemde fiyatların genel seviyesi yukarı yönlü hareket eder ve dolayısıyla artar. Bunun sonucu olarak dolaşımdaki (ceplerindeki) paraya sahip insanların satın alma güçleri azalır. Buradan nominal gelir kavramı ortaya çıkar ki bu da enflasyondan arındırılmamış miktara işaret eder. İnsanlar gerçek satın alma güçlerini bilebilmek için mevcut gelirlerinden güncel enflasyon oranını düşmelidirler ki bu da reel gelire eşit olur.

Gelir Nedir?

Bir ülkede emek faktörüne işlev kazandırılması sonucunda elde edilen maaş, ücret, prim gibi finansal araçlara gelir denir. Yani bir ekonomik birimden bireyin belli zaman zarfında kazandığı (para) getiridir gelir. Gelirin elde edilmesi maaş şeklinde olmanın dışında rant, faiz ve kar şeklinde de olabilir. Gelir dağılımı ise: yine bir ülkede ki belirli zaman içerisinde yaratılmış olan milli hasılanın fert başına bölünmesi veya üretim faktörleri arasında pay edilmesidir. Gelir dağılımın pay edilmesinden sonucunda sosyo-ekonomik gruplar yani gelir grupları oluşur. Bunları gelir düzeylerine göre açıklayacak olursak:

Gelir Grupları Nelerdir?

  • Alt Gelir Grubu (düşük gelir): Gelir dağılımı içerisinde en az paya sahip olan ve bu sebeple tüketim odaklı harcamaları sınırlı olmak zorunda olan toplum kesitidir.
  • Orta Gelir Grubu: Gelir dağılımı içerisinden orta derecede bir pay elde eden toplum kesitidir. Alt gelir grubuna göre tüketimi daha az sınırlayıcı olmakla beraber ortalama bir noktadadır.
  • Üst Gelir Grubu (yüksek gelir): Gelir dağılımındaki paydan yüksek bir dilim elde eden toplum kesitidir. Ülke’nin açlık ve yoksulluk sınırı da göz önüne alındığında bu kesite “zengin kesim” de denebilir.

Orta gelir grubu bağlamında önemli bir noktaya değinmek gereklidir ki bu da “Orta Gelir Tuzağı”dır. Orta gelir Tuzağı bir  ülke ekonomisinde ki birey başına düşen gelir seviyesinin belli bir kademe sonrasına geçememesi durumudur. Başka bir deyişle: belirli bir gelir haddine ulaşıldıktan sonra statik bir bağlama saplanılma durumunu özetleyen bir yaklaşımdır. (Bu tuzağın Türkiye için değerlendirilmesi en sonda Türkiye’nin gelir tuzağı kısmında açıklanacaktır.)

Açlık ve Yoksulluk Sınırı Bakımından Enflasyonun Etkileri

Çalışan kişilerin geçim koşullarını gösteren bir takım araştırmalar yapılır. Bu araştırmalar “Açlık Sınırı” ve “Yoksulluk Sınırı” terimleriyle netleştirilir. Peki bu terimler ne ifade eder? Türkiye’nin gelir grupları bağlamında tanımlardan yola çıkarak geçim koşullarını açıklayalım. Ve bu belirli sınırlar bağlamında ülkenin gelir gruplarını açlık ve yoksulluk bağlamında değerlendirelim:

  • Açlık Sınırı: Dört kişiden oluşan bir aile baz alındığında, bu ailenin; yeterli, sağlıklı ve dengeli bir şekilde besin ihtiyaçlarını karşılayabilmesi için gerekli olan aylık gıda harcamasına Açlık Sınırı denir.
  • Yoksulluk Sınırı: Yoksulluk sınırı ise yine dört kişilik bir aile bazı altında bu ailenin (açlık sınırında olduğu gibi) yapması gerekli olan gıda harcamalarına ek olarak; barınma, giyinme, ulaşım, sağlık, eğitim, sosyal yaşam v.b gibi karşılanması zorunlu olan ihtiyaçlar için yapılması gereken harcamadır. (alınması gereken ücret seviyesi değildir.)
Bu makale ilginizi çekebilir:   Tanzim Satış Dosyası: Üretici ve Tüketicilere Etkileri

Türk-İş’in açlık ve yoksulluk sınırlarını açıklandığı son güncel 27 Kasım 2018 verilerine göre:

  • Açlık Sınırı                     :  942,73 TL
  • Yoksulluk Sınırı             :  6.328,05 TL        (Eylül 2017’e göre % 25 artmış)
  • Bekar bir çalışanın aylık geçim maliyeti :  2.313 TL
  • Aylık net asgari ücret      :  1.603 TL

Yukarıdaki verilerden hareketle görüleceği üzere kendi geçimini sağlamak zorunda olan bekâr bir kişinin aylık geçim maliyeti ile asgari ücret arasındaki fark 710 TL’dir. Bu oldukça düşük bir refahın göstergesidir. Çünkü geçim maliyeti dışında bireye kalan tutarla birey bir çok aktivite ve lüksten kendini mahrum bırakmak zorunda olacak ve zorunlu olan ihtiyaçlarına yönelmeye devam edip ekstra harcamalarına ihtimal veremeyecektir.

Türk-İş tarafınca yayımlanmış olan bu açlık ve yoksulluk sınırlarının tutarları ise ücret seviyesi olmayıp, hane içerisine girmesi gerekli olan toplam gelirlerin miktarıdır. Hesaplanan bu açlık ve yoksulluk sınırlarının ailelerin gelirleriyle karşılaştırma durumunda, ailenin elde ettiği gelir ile sınırlar arasında negatif bir fark oluşuyorsa (aile geliri açısından) geçim zorluğunun bu Türkiye için gözle görülebilir olduğu noktası netleşmiş olur.

Sonuç olarak bakılırsa:

Düşük, orta ve yüksek gelir gruplarını bu sınırlar bağlamında bir değerlendirme yapıldığında:

  • Açlık ve yoksulluk sınırının altında olmak şartıyla, az gelir miktarına sahip olan toplumsal kesimin alt gelir grubunda;
  • Bu açlık ve yoksulluk sınırlarının bir tık üstünde ortalama toplam gelire sahip olan kesimin orta gelir grubunda;
  • Belirlenmiş olan açlık sınırı ve yoksulluk sınırlarının epeyce üstünde yüksek gelire sahip olan kesimin ise yüksek gelir grubunda yer aldığını söylememiz mümkün olabilir.

Belli tarihlerde güncellenen bu açlık ve yoksulluk sınırlarının tutarları, Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK)’te açıklanan tüketici fiyatlarındaki eğiliminde yol gösterici bir nitelik barındırmaktadır.

Bu sınır tutarları bağlamında  Türk-İş’in  doğrudan piyasadan, market ve semt pazarlarından sürekli dolaşılarak tespit etmiş olduğu ve yoksul kesimlerin tüketimlerinde ağırlık yer tutan gıda maddeleri fiyatları ise Ankara ili üzerinden hareketle şu şekilde somutlaştırılarak örneğe dökülmüştür:

  • Bir önceki aya göre değişim haddi  =  % 4,45
  • Ağustos 2017’ye göre değişim haddi =  % 24,34
  • 12 aylık ortalamalara göre değişim hadi ise =  % 13,38  olarak hesaplanmıştır.

Türkiye İstatistik Kurumu verilerine göre ise bu fark gözetildiğinde ise:

  • Eylül  2017 – Eylül 2018 Tüketici Fiyatları Değişim Oranı  :  %24,52
  • Eylül 2018 itibariyle bir aylık enflasyon :  %6,30
Enflasyonun Gelir Gruplarına Etkisi
Enflasyonun Gelir Gruplarına Etkisi

Türkiye’de Gelir Dağılımı Nasıl?

Geçmişten günümüze bir toplumsal düzen içerisinde huzurdan, refahtan ya da mutluluktan söz edebilmek için öncelikle en temelde o toplum yapısındaki adaletin varlığı sorgulanmalıdır. Adaletin varlığını gelir dağılımı ile ilişkilendirecek olursak; bireylerin gelirleri bulundukları statü ve rol gereği ne kadar orantılı yani adaletliyse o toplumda ve hatta toplumlar arasında eşitsizlik o kadar azdır demektir. Toplumlardaki eşitsizlik haddinin az oluşuyla yani gelir dağılımındaki bireysellik başta olmak üzere toplumdaki adalet, barış ve huzur sağlayabilmedeki en önemli anahtardır

Bugün dünya üzerinde yaşanan küresel psikolojik sosyolojik fiziksel savaşların ya da toplumsal nitelikli olayların temelinde bu gelirin  pay edilme durumundaki adaletsizlik kavramı yatmaktadır. Geçmişten günümüze kadar çoğu kötü hadisenin temel yapı taşının bölüşeme sorunu  adaletsizlik olduğu net bir şekilde söylenebilir.

Bu yaklaşım ışığında  bir ekonomik sistem içerinde gelir dağılımının ne olduğundan, nelerden etkilenildiğinden ve Türkiye’nin gelir dağılımını ne şekilde incelemesi geliştirmesi gerek gibi başlıklara cevap aranacak bu bağlamda çözümleyici değerlendirmeler yapılacaktır.

Tüik’e Göre Gelir ve Yaşam Koşulları Araştırması

18 eylül 2018 tarihinde TÜİK’te açıklanan 2017’nin  gelir ve yaşam koşulları araştırmasına  göre:

  • En yüksek gelir grubunun toplam gelirden aldığı pay: %47,4 olmuştur. Bir yılın sonuçlarının elde edilebilmesi için bir önceki yıl referans olarak kullanılmalıdır. Mesela burada; 2017 sonuçlarına ilişkin bilgiyi elde edebilmek adına bir önceki olan 2016 yılı referans alınmıştır. Ayrıca sağlıklı bir karşılaştırma için eşdeğer hane halkları kullanılmalı hanenin büyüklüğü ve geliri de dikkate alınmalıdır. Bir önceki yıla göre de 0.2 puan artışla %47,5 e ulaşılmıştır.
  • En düşük gelire sahip yüzde 20’lik grubun aldığı pay ise 0,1 puan artarak %6,3’e yükseldi.
  • Toplumun en zengin %20’sinin gelirinin en yoksul %20’sinin gelirine oranı şeklinde hesaplanan P80/P20 oranı ise 7,7’den 7,5’e düşmüştür.
  • Gini katsayısı 0,405 olarak tahmin edilmiştir. Gini katsayısındaki bu 0.40’lık oran gelir dağılımında bozukluklar olduğunun göstergesidir. Çünkü bu kat sayının 1’e doğru yaklaşması gelir dağılımındaki adaletsizliği yani bozulmayı ifade eder.
Bu makale ilginizi çekebilir:   Türkiye'de Kadınların İşgücüne Katılması Neden Önemlidir?

Gelir dağılımının eşitsizlik ölçütlerinden olan Gini katsayısı, sıfıra yaklaştıkça gelir dağılımında eşitliği, 1’e yaklaştıkça ise gelir dağılımındaki bozulmayı ifade etmektedir.

  • 2017 yılı sonuçlarına göre Gini katsayısı bir önceki yıla göre 0,001 puan artış ile 0,405 olarak tahmin edilmiştir.

(kaynak: TÜİK)

Farklı Gelir Gruplarının Enflasyondan Etkilenme Dereceleri

Bir ülkede enflasyonla mücadele çözüme ulaştırılmadığı müddetçe sürekli istikrar, büyüme ve dengeli bütçeler ortaya koyabilmek mümkün olmayacaktır. Bu noktanın getirisi olarak ta fiyatlardaki rasyonel beklentiler bozulduğu gibi, yatırım yapan bireylerin yatırıma yönlenme kararları da olumsuz etkileniyor. Çünkü bulunulan gelir grubu bağlamında artık öncelikler değişiyor. Ekstra keyfi harcamalar veya yatırımlar düşünce olarak kalıyor, ihtiyaçlara yönelik olarak harcamalar şekilleniyor.

Buradan çıkarılabilecek sonuç başka bir deyişle; toplumda çeşitli meslek grubunda olan bireyler, yani farklı işçi, işveren ilişkisinde olan farklı gelir kaynağına sahip olan insanlar; enflasyondan aynı derece etkilenmemektedir. Bir anlamda söylenebilir ki  her gelir grubunun (alt,orta,yüksek) etkilendiği seviye aynı değildir.

Aslında açıklanmış olan tek enflasyon oranı vardır ama gelir düzeyi bağlamında gruplar bu enflasyonun etkisini toplamda 3 farklı şekilde hisseder. Bu noktada her gelir grubunun enflasyon oranları farklıdır da denebilir. Özellikle sabit gelire sahip bireyler (maaş alanlar, emekli olanlar, esnaf olanlar) bu durumundan oldukça etkilenen kişilerdir.

Enflasyonun Gelir Dağılımı Üzerindeki Etkisi

Enflasyonist dönemde paranın satın alma gücü azaldığı için sabit gelirlilerin reel geliri azalır. Sermaye geliri elde edenler ise spekülatif hareketlerle faiz ve kambiyo geliri gibi gelir elde ederler. Yani gelir dağılımı sabit gelir elde edenlerden sermaye geliri elde edenlere doğru kayarak gelir dağılımında adaletsizlik oluşur.

Enflasyonist dönemde ekonominin nasıl olduğundan söz edecek olursak:

Fiyatların genel seviyesinin arttığı bir ekonomik yapıda bireylerin gelirleriyle temin ettikleri satın alma güçleri azalacaktır. Bu demektir ki sabit gelirli bireylerin reel satın alma gücü oldukça azalmıştır.

Sermaye geliri elde eden yatırımcı veya girişimci tarafında enflasyonist bir ortama gelir bağlamında bakacak olursak ta:  bu bireyler spekülatif hareketlerin yardımıyla dinamik yapıdaki sermayelerinden faiz ve kambiyo tarzı gelir elde ederler. Sonuç olarak enflasyonun genişledi bir ekonomide gelir dağılımı incelendiğinde gelirin sabit gelir elde eden bireylerden sermaye geliri elde edenlere doğru kaydığı ve gelirdeki adaletsizliğin bu şekilde peyda olduğu gözlemlenmektedir.

TÜİK verilerine göre enflasyonun yani fiyatlar genel seviyesinde ki  artışın Türkiye’yi nasıl etkilediğine Türkiye ortalamasını gösteren bir tüketim sepeti esası alınarak bakıldığında: her ailenin enflasyonu farklı hissettiği bulgusuna ulaşılır. Çünkü her ailenin tüketim sepeti ortamla sepete göre farklılık gösterir. Bu farklılıkta ailelerin gelir seviyelerine göre farklılık göstermektedir.

Mesela bir somut örnek üzerinden gidildiğinde: Yoksul bir ailenin tüketimindeki gıda ile kira ve konut harcamalarının ağırlığı, zengin bir aileye göre çok daha yüksek olacaktır. Buna karşılık olarak  zengin bir ailenin ulaşım, eğlence ve kültür harcamalarının yani sosyal amaçlı tüketimlerinin toplam tüketim içindeki payı, yoksul bir ailedeki ihtiyaca göre daha yüksektir.

Bu makale ilginizi çekebilir:   Slumpflasyon nedir? Slumpflasyonun Nedenleri? |2023
Farklı gelir gruplarına Gore enflasyon
Farklı gelir gruplarına Gore enflasyon

Bu nedenle yoksul olan yani düşük gelir gruplu  aileler gıda, kira, elektrik, su, kömür, doğalgaz fiyatlarındaki artıştan çok daha fazla etkilenirken, zengin olan yani yüksek, üst gelir grubu aileler ise otomobil fiyatları ve akaryakıt fiyatlarındaki artıştan daha fazla etkilenirler.

Gelir Hareketliliği Gelir Eşitsizliğini Azaltır Mı? Türkiye Örneği

Gelir hareketliliği terimi bireylerin gelir konumlarının daha üst ya da daha alt gelir gruplarına geçişlerini ve bu geçişlerdeki  kolaylılığını gösterir. Türkiye için gelir eşitsizliği ve gelir hareketliliği bağlamında bir inceleme yapıldığında şunlar ortaya çıkmaktadır. Türkiye ile ilgili en önemli sorun gelirin artışındaki hareketliliğin gelir eşitsizliğinde azaltma meydana getirmemesidir.

Hatta gelir grupları arasındaki hareketliliği cinsiyetler açısından olarak değerlendirirse; erkeklerin kadınlara geçiş hareketliliğine duyarlılığının daha yüksek olduğu saptanır. Yani erkeklerin üst gelir gruplarına geçişi daha yüksek ihtimallidir.

Gelir dilimlerine bakıldığında ise 50-65 yaş grubu diğer yaş gruplarına göre en hareketli grup olduğu görülür. Buradan: yaş arttıkça üst gelir gruplarına yükselmenin daha olası olduğu sonucuna varılabilir. Çünkü insan büyüdükçe eğitim düzeyde yükselmekte hatta eğitim düzeyinin aşağı yönlü eğim kazanma olasılığı azalmaktadır.

Türkiye’de ki düşük gelir grubunun payı ise gelişmiş olan ülkelere oranla daha yüksektir. Hatta düşük gelir grubunda yer alan kadınların durumları erkeklere oranla daha kötüdür.

Bu gelir eşitsizliğini azaltabilmek adına:

  • Gelir dağıtımında düzenlenmelere gidilmelidir,
  • Yoksul kesime yapılan yardımlar arttırılabilir,
  • Asgari ücret düzenlemeleri sağlıklı hale getirilebilir (dar gelirliler için)
  • Gelir eşitsizliğini azaltıcı en önemli etmen olan eğitim sistemi iyileştirilebilinir ve eğitimin kalitesi arttırılıp, nitelikli bireyler yetiştirilmesi hedeflenebilir,
  • Nitelikli iş güçleri ve iş alanları yaratılabilinir,
  • Kadın istihdamı iyileştirilebilir ( kadınların düşük ücret ile güvencesiz işlere girip annelik süreçleri adına ayrılmaları konusu ele alınılarak, çocuk bakımı adına kamusal hizmetler arttırılabilinir.)

(Kaynak: ODTÜ Geliştirme Dergisi)

Türkiye Açısından Orta Gelir Tuzağında Durum Nedir?

Dünya Bankasının GNI yöntemiyle hesaplanmış olduğu gelirlerine göre ülkelerin sınıflandırılması:

Kişi Başına Gelir aralığı (USD) Gelir Grupları
1.025 USD ve daha düşük Düşük gelirli ülkeler
1.026 – 4.035 USD Düşük orta gelirli ülkeler
4.036 – 12.475 USD Üst orta gelirli ülkeler
12.746 USD ve üstü Yüksek gelirli ülkeler

Aşağıdaki grafikte Türkiye’nin kişi başına gelirindeki gelişmeleri dünya ortalama geliriyle karşılaştırmalı durumu:

Yıllar TR Yeni TR Eski IMF Dünya WB Dünya
1998 4.442 4.338 5.330 9.655
1999 4.003 3.907 5.446 9.360
2000 4.229 4.129 5.558 9.265
2001 3.084 3.019 5.449 8.265
2002 3.581 3.492 5.563 9.205
2003 4.698 4.565 6.174 9.385
2004 5.961 5.775 6.868 9.075
2005 7.304 7.036 7.351 10.065
2006 7.906 7.597 7.863 10.725
2007 9.656 9.247 8.767 11.115
2008 10.931 10.444 9.500 11.455
2009 8.980 8.561 8.892 11.905
2010 10.560 10.003 9.611 12.195
2011 11.205 10.428 10.540 12.275
2012 11.588 10.459 10.616 12.475
2013 12.480 10.822 10.783 12.615
2014 12.112 10.395 10.954 12.745
2015 11.014 9.257 10.241 12.735
2016 10.650 8.750 10.279 12.475

Tabloda;

  • TR yeni sütunu -> TÜİK’in revize emiş olduğu GSYİH serisine göre,
  • TR Eski sütunu -> TÜİK’in revize ettiği GSYİH’dan önceki GSYİH’ya göre hesaplanmış kişi başına gelirleri gösteriyor.

2016 yılı itibariyle değerlendirildiğinde Türkiye’nin, gerek eski GSYİH gerekse de yeni GSYİH göre artık üst orta gelirli ülkeler kategorisinde yer aldığını gözlemleyebiliriz. Orta gelir ölçüsü olarak dünyadaki kişi başına düşen ortalama gelir alındığın ve bu dünya GSYİH’nı içinde bulunulan yılın nüfusuna bölündüğünde çıkan gelir ortalama olarak kabul edilebilir. Bir ülke bu ortalama gelir ekseninde ise o ülke orta gelirli olarak kabul edilebilir ve bu Türkiye için kabul edilebilirdir. Türkiye sürekli olarak bu dolaylarda ortalama gelir elde ettiğinden dolaylı olarak hep “Orta Gelir Tuzağı” içine düşmüş olur.

 (Kaynak: TÜİK, GSYH Hesapları, IMF, WEO Database, April 2017.- Mahfi Eğilmez)

Makalenin orijinal hali: Kasım 2018