İçindekiler
Kadınların İşgücüne Katılımı
Bu makalede gelişen ve gelişmekte olan ülkelerde kadınların işgücüne katılımı ülke ekonomisine etkilerini analiz edeceğiz. Bu analize Türkiye Cumhuriyeti’nde kadın haklarının kırılım noktası olan seçme ve seçilme hakkının verilmesi süreci ile başlamak, kadının iş gücüne katılımı ile ilgili yapılacak bir analiz için en doğru başlangıç olacaktır.
Türk Kadınına Seçme ve Seçilme Hakkının Verilmesi
Türkiye’de kadınlara seçme ve seçilme hakkı; 5 Aralık 1935’te tanınmıştır. Bu hak verilen zaman içinde Türk kadını için oldukça yeni ve yerinde bir harekettir. Bu haklar kadına milletvekili seçme ve seçilme hakkı, belediye seçimlerinde seçme ve seçilme hakkı, muhtar seçme ve seçilme hakkı tanımıştır. Diğer yandan bu haklar kadının artık daha ön planda olabilmesini, her yerde toplumu temsil etme ve yöneticisini seçme hakkı da tanımıştır. Bu haklar kadınları yüreklendirmiştir ve ilk kadın muhtar Gül Esin olmuştur. Böylelikle kadına olan güven artmıştır. Bu yeniliklerden sonra kadınlar diğer alanlarda da yer almaya başlamıştır ve kadına bakış açısı değişmiştir.
Cinsiyetler Arası Eşitsizlik
Ekonomik kalkınmanın temelini emek faktörü, cinsiyet eşitsizliği problemi ile karşı karşıyadır. Dünyanın neredeyse her ülkesinde nüfus çoğunluğunu oluşturanların kadınlar olmasına rağmen, emek piyasasında erkeklerin gerisinde kalmıştır. Sanayi Devrimi ile birlikte günümüze doğru gelindikçe kadınlar ücret karşılığı çalışmaya başlamışlardır. Bu nedenledir ki kadınlar hep ucuz emek gücü olarak görülmüştür. Kadınların iş gücüne katılımı ekonomik kriz dönemlerinde daha çok artmıştır buna karşın toplumlardaki gelenek-görenek adetler, dini inanışlar ve refah düzeyi gibi etkenler toplumdan topluma farklılık gösterebilmektedir. İstatistik verilerine baktığımız bu oranın %70 civarına kadar geldiğini görebilmekteyiz.
Türkiye’de iş gücüne katılma oranının cinsiyete ve yaşa göre dağılımına bakarsak erkek işgücü katılım oranı, kadın işgücü katılım oranından daha fazladır. Kadınların işgücüne katılım oranları şehirleşmeyle birlikte azalmaktadır. Kırsal alanda kadının işgücüne katılımı erkeğe göre daha fazlaydı fakat kadınlar kente göç ile işgücüne katılımını azaltmıştır; bunun sebebi kentteki refah oranının yüksek olması gibi bir etken olma şansı yüksektir. Çünkü kentte refah seviyesi kırsala göre yüksektir.
Türkiye’de Kadınların İşgücüne Katılımlarını Etkileyen Faktörler
Eğitim
Kadınların eğitim seviyesi ile işgücüne katılım oranı doğru orantıdadır. Kadınlar ne kadar bilgili, eğitimli ve cesur olursa kendilerini kariyer konusunda daha çok yükseltirler. Kırsal kesimde kadınların eğitimine verilen önem oldukça azdır. Bu yüzdendir ki çocuk gelinlerin sayısı hâlâ fazladır. Eğitime verilen önem daha fazla olmuş olsa idi bilgi düzeyi daha artmış olacaktı ve kadınların tarlada çalıştırılıp ya da küçük yaşta evlendirilmelerinin önüne geçilebilirdi.
Nitelikli kadının işgücünde varlığı 2000’li yıllarında durgun bir seyir izlemiştir. Lise düzeyinden daha az eğitim görmüş kadınların vasıfsız grubuna dâhil edildiği verilere bakarsak 2000-2006 yıllarında kadınların işgücüne katkısı %10 ile %11,8 arasında değişmektedir. Eğitim seviyesindeki artış çalışana ödenecek olan ücretin artmasına neden olur; çünkü bir kişi ne kadar vasıflı-eğitimli olursa o kadar önde demektir.
Sosyo-kültürel Etkiler
Yapılan araştırmalar kadının işgücüne dağılımında kırsal ve kentsel yerleşimin etkisinden bahseder. Buna göre kent kesiminde eğitimli kadınların katılım oranı, az eğitimli kadınlara oranla daha yüksektir. Yine veriler doğrultusunda kırsal kesimdeki kadınların katılım oranı, kentlerdeki az eğitimli kadınların oranından daha fazladır. Türkiye’de çalışmakta olan kadınlar büyük çoğunlukla ücretsiz aile işçisi olarak çalışmaktadır. Ücretsiz aile işçisi; aynı ev içinde yaşayan başka birinin işlettiği yerde ücretsiz olarak çalışan kişilere verilen isimdir. Özellikler tarım alanında çalışan kadınların büyük kısmı bu şekilde çalışmaktadır.
Kayıt Dışı İstihdam ve Kentleşme
Kayıt dışı ekonomi, bütün dünyada, özellikle kontrol mekanizması yetersiz- gelişmekte olan ülkelerde, bütçe üzerinden meydana getirdiği olumsuz etkilerle, 1970’li yılların başından beri var olan bir problemdir. Kayıt dışı ekonomi; milli hesaplamalara dâhil edilmeyen, devletin yetkilileri dışında, vergiyle ilgili yasaların ihmalinden kaynaklanmaktadır. Herhangi bir sosyal güvencesi olmaksızın bebek bakımı, örgü, nakış, temizlik gibi alanlarda çalışan kadınlar kayıt dışı istihdamın birer parçasıdır.
Gelişmekte olan ülkelerde kayıt dışı istihdamın başlıca nedenleri, gelir dağılımındaki adaletsizlik, yoksulluk, göç, işsizlik, hızlı nüfus artışı gibi nedenlerden bahsetmek mümkündür. Kayıt dışı istihdamın kadınlara bireysel gelir elde ettiğinden dolayı fayda sağladığı söylenebilmektedir. Çocuk bakımı, aile içi baskı, uzun çalışma saatleri, yeterli vasfa sahipsizlik, ulaşım, ev işlerinin aksamaması gibi sebepler iş gücü piyasasında yer alamayan kadınlar için faydalı olduğu kabul edilen bir gerçektir.
Türkiye’de kayıt dışı istihdam, 2007 senesinde 45,44 iken 2011 yılından sonra daha hızlı gerileme göstermiş 2014 yılındaki verilere bakıldığında %36,4’e düşmüştür. Türkiye seçilmiş bazı OECD ülkeleriyle kıyaslandığında en büyük kayıt dışı ekonomiye sahiptir.
Medeni Durum
Türkiye’de evlilik Avrupa ülkelerine göre genel bir durumdur. Bu durum evli kadınların işgücüne katılımında bir etkendir. Yapılan araştırmalara göre, Türkiye’de kadınların evlilik yaşı 20’dir. Yani Türkiye’de 100 kadından 98’i 40-50 yaşına kadar evlendiği görülmektedir. Kırsal kesimde evlilik yaşının çocukluk çağlarına kadar inmişken; kent kesiminde evlilik yaşının arasında büyük farklılıklar söz konusu değildir. Kentsel bölgelerde eğitime olan yakınlık ve çalışma olanaklarının daha büyük alanları kapsamasıyla açıklanabilir. Ülke genellemesi yaptığımızda evlilik yaşlarının giderek geciktiği ve en yüksek evlenmemiş yaş grubunun ortalama olarak 20-30 yaşları arasında olduğu verilerle birlikte kanıtlanmıştır.
Geçmişten beri kadınların iş gücüne katılımları erkeklere nazaran daha azdır. Türkiye’de kadının sadece kadınlık ve analık özellikleriyle var olması kadınların işgücüne katılımlarını olumsuz etkilemektedir. Kadının çalışması demek sadece para kazanmak değil ayrıca sosyal bir statü meselesidir.
Yaş
Bir ekonomide, mal ve hizmet üretiminde kullanılan üretim faktörlerinden işgücünün kaynağını, o ülkenin nüfusunu oluşturmaktadır. Yaş gruplarına göre kadın işgücüne katılım oranına bakıldığında, birçok ülkenin inişli çıkışlı bir seyir izlediği görülmektedir. Türkiye’de de benzer bir urum gözlenmektedir. Genel kapsama bakılırsa bu artışın en çok 25-29 yaş grubunu kapsadığı da belirtilmelidir.
Kırsal kesime bakıldığında işgücüne katılımın hemen bütün yaşlarda genel anlamda daha yüksek olduğu söylenebilir.
Kadın işgücüne katılım oranının belirlenmesinde eğitim seviyesi, yaş, yaşanılan yer, köken, dil, kültür, gelir dağılımı gibi faktörlerin etkileri incelenmiştir. Gayrisafi yurtiçi hâsıla değişkeni için TC Merkez Bankası Elektronik Veri Dağıtım Sisteminden ve Eğitim durumlarına göre kadınların işgücüne katılma oranları ise, TUİK hane halkı işgücü anketi sonuçlarından elde edilmiştir.
Kadınların İstihdama Katılma Düzeyi
Kadınların işgücüne katılım ekonominin göreceli olarak istikrarlı bir büyüme trendi yakaladığı 2011-2016 döneminde daha hızlı yükselerek 5 puan artışla 191 yılından sonraki en yüksek düzeyine ulaşmıştır.2007-2016 döneminde kadın işgücü %55’lik bir artışla 6 milyondan 9,3 milyona yükselmiştir. Ama aynı dönemde erkek işgücü sadece %22’lik oranında artmıştır.
İşgücüne katılım oranındaki artış eğilimi eğitim profiline göre farklı düzeylerde gerçekleşmiştir. Son 10 yıllık dönemde işgücüne katılımın en fazla olduğu eğitim grubu ilköğretim mezunlarıdır. İşgücüne katılımın ciddi bir şekilde arttığı ikinci grup, ilkokul mezunlarındır. İlkokul mezunu kadınlar arasında işgücüne katılım oranı referans dönemde %44 oranında artışla %21’den %30’a yükselmiştir.
İstihdam Rakamları ile Kadınlar
TUIK Kasım 2017 Temel İşgücü Göstergeleri veri tabanına göre ülkede 1 yaş ve üzeri toplam nüfus 60 milyon 223 bindir. Bu nüfusun 30 milyon 399 bini kadınlar ve 29 milyon 824 binide erkeklerden oluşmaktadır. İstihdam edilen nüfus içerisinde 8 milyon 904 bin kadın ve 19 milyon 612 bin erkek var. Bu sayıları oransal olarak değerlendirirsek büyük bir eşitsizlik fark edilmektedir. Çünkü 15 yaşın üzerinde toplam nüfus içerisinde istihdam oranı erkeklerde %65,8 olmasına rağmen kadınlarda bu oran %29,3 seviyesinde kalır.
İşgücü İstatistikleri
-İstihdam oranı %48,3
İstihdam edilenlerin sayısı 2018 yılı Ağustos döneminde bir önceki yılın aynı dönemine göre 490 bin kişi artarak 29 milyon 318 bin kişi, istihdam oranı ise 0,3 puanlık artış ile %48,3 oldu.
Bu dönemde, tarım sektöründe çalışan sayısı 256 bin kişi azalırken, tarım dışı sektörlerde çalışan sayısı 745 bin kişi arttı. İstihdam edilenlerin %19,4’ü tarım, %19,5’i sanayi, %7,1’i inşaat, %54’ü ise hizmet sektöründe yer aldı. Önceki yılın aynı dönemiyle karşılaştırılırsa tarım sektörünün istihdam edilenler içindeki payı 1,3 puan, inşaat sektörünün payı 0,8 puan azalırken sanayi sektörünün payı 0,6 puan, hizmet t sektörünün payı 1,4 puan arttı.
Sonuç ve Değerlendirme
Kadınlar arasında işgücüne katılım oranı ülkeler arasında büyük farklılıklar göstermektedir. Ülkemizde kadınlar arasında işgücüne katılım kronik bir sorun olarak uzun yıllar varlığını korumuştur. Özellikle tarım sektörünün 1990’lı yıllarda daralmasına bağlı kadınlar arasında işgücüne katılım orası 1993 yılında %30’un altına düşmüş ve sonraki 13 yılda %23’e kadar gerilemiştir. Buna karşılık son 10 yıllık dönemde kadınların işgücü katılımında ciddi bir artış trendi görülmektedir. Bu artış eğilimi 10. Kalkınma Planı ve Ulusal İstihdam Stratejisi hedefleriyle uyumlu bir şekilde sürmektedir.
TUIK verilerine göre 2013 yılında yeniden %30’un üzerine çıkan katılım oranı 2016 yılında %33’e yükselmiştir. 2007 yılına göre kadınlar arasında işgücüne katılım oranı %39 oranında artmıştır. Referans döneminde işgücüne katılımın daha çok yaşandığı gruplar göreceli olarak daha düşük eğitim düzeyine sahiptir.
TUIK verilerine göre, 2013 yılında yeniden %30 ‘un üzerinde çıkan katılım oranı 2016 yılında %33’e yükselmiştir. 2007 yılına kıyasla kadınlar arasında işgücüne katılım oranı %39 oranında artmıştır. Referans döneminde işgücüne katılımın daha çok yaşandığı gruplar göreceli olarak daha düşük eğitimli gruplardır. Yaş görüntüsü açısından 40 ve üzeri yaş seviyesindeki artışın diğer gruplara göre belirgin şekilde daha yüksek olduğu görülmektedir. Artan işgücü katılımı istihdamın işkolu dağılımını da etkiler. Veriler sağlık işkolunda 1 erkeğe karşılık 2,2 kadının istihdam edildiğine işaret eder. Kadınların ağırlıklı olarak çalışmayı tercih ettiği diğer iş kolları ise eğitim, finans ile mesleki ve bilimsel faaliyetlerdir. Ülkemizde kadın istihdamının özelliği süreli çalışmadır. Veriler, kadınların erkeklere göre 2,9 kat daha fazla kısmi süreli statüde çalıştıklarını ortaya koymaktadır. Her 100 erkekten 6,5’i kısmi süreli çalışırken 100 kadından 19’u kısmı süreli çalışmaktadır. Kadın işgücü artışını destekleyen diğer faktör son 10 yılda evlilik yaşının yükselmesi, özellikle 15-19 yaşlardaki kadın evliliklerinin %40 oranında azalmasıdır. 15-19 yaş grubunda azalan evlilik oranı bu grupta işgücünün %2,2 artmasına ve orta öğretim 1,1 milyon ilave genç kızın eğitime yöneliştir.
Kadınlar ülkemizin her yerinde her sektöründe yer almalıdır. Güçlü bir ülke için kadınlara verilen önemin artması gerekmektedir. Kadınlar bilinçlendirilip eğitim almaları sağlanmalıdır. Kadınlar bilinçlenerek yüksek kariyer noktalarına gelerek gerek kendilerini gerekse ülkemizi en iyi şekilde ifade etmelidir.