A’dan Z’ye Türkiye Ekonomisi ve İşsizlik Sorunu

A’dan Z’ye Türkiye Ekonomisi ve İşsizlik

Fatma Özçelik

Karabük Üniversitesi

Tanım ve Kimler İşsiz Sayılır?

İşsizliğin ülkemizdeki etkilerinden bahsedebilmek ve bu bağlamda işsizliğin ekonomiye her yönden etkisini inceleyebilmek için öncelikle “işsizlik nedir?” sorusunun yanıtını verelim. Belli bir çalışma yaşında olup (15-64), çalışmak için herhangi bir engel taşımayan ve aynı zamanda çalışma arzusunda olan kişilerin iş bulamaması durumu sonucunda ortaya çıkan olguya işsizlik denir. Bu olgu, keyfi bir süreç olmamakla beraber; iradi değil gayriiradi bir duruma tekabül etmektedir. (İradeye bağlı olduğu durumlar da söz konusudur ki bunlara işsizlik çeşitleri konusunda değinilecektir.)  Farklı bir şekilde ifade edecek olursak işsizlik; bir ülke ekonomisindeki iş gücü ile, çalışmakta olan kişiler yani “istihdam seviyesi” arasındaki farktan ortaya çıkan bir durumdur. Bu durumda işsizlik kısaca, iş aradığı takdirde iş bulamayan ve dolayısıyla çalışamayan atıl iş gücüdür.

İŞSİZLİK TÜRLERİ

Türleri ayrı ayrı ele alacak olursak, bu sorunun ortaya çıkış şekline göre olur. Bu türleri detaylandıracak olursak :

  • Teknolojik işsizlik; Verimliliği ve dolayısıyla üretimi seriye bağlayarak arttırma, hızlandırma amaçlarını taşıyarak üretimde yoğun makine kullanımına geçmekten kaynaklanan işsizlik durumudur. Üretimin insan elinden makinelere aktarımının kurbanları olan kişilerin işsiz kalması, yani makine yoğunluklu üretimin oluşu işsizliğe yol açmaktadır. Bir başka ifadeyle teknolojik işsizlik, insan elinin yapacağı işin makineler tarafından yapılması sonucu işçilerin işsiz kalmasıyla ortaya çıkan bir işsizlik çeşididir.
  • Yapısal işsizlik; Sermaye yokluğu gibi köklü sebeplerle sektörler içerisinde ve sektörler arasında meydana çıkan yapısal değişiklerin oluşturduğu bir işsizlik türüdür. Bir örnek üzerinden açıklayacak olursak: sanayileşen bir ekonomide tarım istihdam olarak güç kaybetmeye başlayacaktır. Tarım sektöründen sanayiye geçişteki bu kayma, tarımda istihdam edilen işçilerin geçilmekte olan sanayi sistemi sektöründe iş bulamamalarına, en azından biraz işsiz kalmalarına yol açar ve bu durum yapısal işsizlik olarak önümüze çıkar.
  • Mevsimlik işsizlik;Belirli sektörlerde mevsim değişikliğine bağlı olarak kişilerin işsiz kalması durumudur. Bu tanıma bir örnek üzerinden yaklaşacak olursak: turizm sektöründe en yoğun çalışılan mevsim yazdır. Yaz aylarında tatil bölgelerindeki otellerin doluluk oranına paralel olarak iş yükü artar dolayısıyla yoğun iş gücüne ihtiyaç hali doğar. Bu nedenle de yaz aylarında mevsimlik çalışma amacıyla elaman alımı yapılır. Yaz mevsiminin bitişle beraberde doluluk oranı düşüşe geçen tatil bölgelerinde işe alınan elemanların fazlalılığı durumu söz konusu olur ki bu noktada da işten çıkarılma hali oluşur. Bu durumda da mevsimsel işsizlik meydana çıkar.
  • Gizli İşsizlik: Nominal halde çalışır görünüp, reel de üretime katkısı olmayan kişilerin çalışması durumudur. Bir bakıma fazla istihdam halidir. Üretime katkısı olmayan işçilerin işten çıkarılmasıyla üretimde bir düşüş olmayacaktır. Bu durumda çalışır görünen işçilerin fazla istihdam edilmiş olmaları ortaya çıkmaktadır.
  • Geçici işsizlik; İşçilerin istekleri doğrultusunda ortaya çıkan işsizlik durumudur. Şöyle ki: Bir işte çalışmakta olan kişilerin, daha iyi bir iş yerinde çalışma ve daha iyi koşullara sahip olma amacıyla mevcut işinden ayrılması ve mevcut işinden ayrıldıktan sonra yeni işe girme aralığındaki süreçte işsiz kalmaları nedeniyle oluşur.
  • Konjonktürel işsizlik; Ekonomide ortaya çıkan durgunluk ve küçülme hallerinde, işletmelerin maliyetlerini düşürerek mevcut duruma uyum sağlamak amacıyla istihdam azaltmasına gitmeleriyle ortaya çıkan işsizlik halidir. Bu durgunluk ortamının ana sebebi ise talepteki daralma durumudur.
Bu makale ilginizi çekebilir:   Tüketici ve Ekonomi Güven Endeksleri Ne Anlatır? | 2021

İŞSİZLİĞİN EKONOMİK VE SOSYAL YANSIMALARI

Günümüzde ekonomik bir durum olmaktan çıkıp aynı zamanda sosyal bir olgu olarak karşımızda olan işsizlik ekonomik yansımalarıyla beraber önemli sosyal problemlerden birisidir. Son zamanlarda yaşanan kriz ortamlarının topluma etkileri olarak ortaya çıkan işsizlik olgusu iktisatçıların ve birçok sosyal bilimcilerin ilgisini bu yöne çektiği gibi hayatını devam ettirebilmek adına çalışmak durumunda olan iş gücünü de bu konu üzerinde yoğunlaşmaya itmiştir. Sosyal yaşamı direkt olarak etkileyen işsizliğin insanlar üzerindeki sonuçlarına ekonomik olarak değinip bu durumu açıklayacak olursak; işsizliğin günümüzün en önemli problemlerinden biri haline gelmesi karşımıza ilk çıkan nokta olabilir. İşsizlik basit bir olgu olmaktan ziyade beraberinde çeşitli olumsuzluklar getiren bir durumdur. Toplumsal ve ekonomiksel açıdan ciddi zarar ve sapmalara yol açan işsizlik halinin iyi analiz edilmesi ve bu analizlerle doğru bir istihdam sürecinin oluşturulması bahsedilen işsizlik hastalığının teşhisinin doğru konulması noktasında büyük önem taşır.

İşsizliğin ekonomik olarak etkileri

Bu etkileri madde madde ele alacak olursak:

  • İlk olarak oranın yükselişinin anlamından bahsedecek olursak bu durum: Ülkede çalışmaya hayatına girebilecek ve üretim yapabilecek nüfusunun var olduğunun ama işsiz olması sebebiyle bu kitlenin üretmeyen bir kitleye döndüğünün göstergesidir. Bu işsizlik oranının yükselişi çalışacak alanlarının kısıtlı olmasından kaynaklanabildiği gibi, mevcut işte çalışabilecek kalifiyeli elamanın olmayışından da kaynaklanmaktadır.
  • İşsizliğin artması durumunda bir başka sonuçtan bahsedecek olursak: Yatırımların ve tasarrufların azalma eğiliminde seyir etmesi gözlenir. İşsizliğin olduğu bir ekonomide ülkedeki iş gücüne dahil insanlar sermayelerini yatırım mekanizmasına yönlendiremeyecekler, hayatlarını devam ettirebilmek adına mevcut sermayelerini yaşam kaynağı olarak kullanacaklardır. Bu sebeple yatırımlar işsizliğin olduğu bir ekonomide azalış gösterecektir. İşsizlikle etkilenebilecek bir diğer mıntıka olan tasarruflara bakacak olursak; tasarruflarında azalma eğilimli olduğu gözlenir. Çünkü toplumdaki bireyler işsiz kaldıkça yatırımı bir lüks olarak görüp gerek duymayacaklar, daha da önemlisi tasarruf yapamama zorunlulukları doğacaktır.
  • İşsizliğin artışıyla beraber yoksulluk artışı paralellik gösterdiği gibi; aynı zamanda işsizliğin artışı gelir dağılımında da eşitsizliğe sebep olur. İşsizliğin az olduğu gelişmiş ülke ekonomilerinde gelir dağılımları arasında uçurum farklar yokken, işsizliğin fazla olduğu gelişmemiş ülke ekonomilerinde bu fark oldukça fazladır.
  • İşsizliğin artması demek bir ülke ekonomisinde çalışan kişi sayısının düşmesi demektir. İşletmelerde daha az kişi çalıştığından zamanla işletmelerin kar marjları olumsuz etkilenir, bu da vergi gelirlerinin azalışına sebep olur.
  • İşsizliğin artmasıyla beraber aktif sigortalı kişi sayısının düşüşü eş zamanlı olacaktır. Dolayısıyla ülkede sosyal güvenlikten yararlanan insan sayısı azalır ki bu toplum refahını ciddi derecede aşağı çeken bir nokta olacaktır. Tedaviye muhtaç ve ihtiyaç halinde insanların bir sosyal güvenceleri olmayacak dolayısıyla işlem maliyetleri oldukça artacaktır.
Bu makale ilginizi çekebilir:   Doğrudan Yabancı Sermaye Yatırımları ve Ekonomik Etkileri

Görüldüğü gibi bir ülkedeki işsizliğin dikkat çekici boyutlarda artışı ekonomiksel olduğu kadar sosyal bazda da önemli sorunlar doğurabilir. Bu açıdan gelişmiş ve az gelişmiş çoğu ülkelerin hedefi, istihdamın yükseltilmesi başka bir değişle işsizliğin ortadan kaldırılmasıdır.

KÜRESEL BİR SORUN OLARAK İŞSİZLİK

İşsizlik iktisadi buhranlarla yoksulluğun artışına sebep olmuştur. Tam da bu noktada sosyalist ve komünist sistemlerin kapılarının açılması ve bunların yayılmasına işsizlik yardımcı olmuştur. Küresel bir sorun olarak gelişen işsizlik sorunu gelişmişlik seviyesi önemsenmeksizin az ya da çok her ülkede varlığını sürdürmektedir. Bu noktada ülkede makroekonomik bazda değerlendirilen büyüme konusuna değinecek okursak, ülkenin büyümeyle istihdam açığını kapatamamasının birçok nedeni vardır diyebiliriz. Bunlardan en önemlisi istihdamsız büyümenin gerçekleşmiş olmasıdır. İstihdamın yaratılmadığı  bir ülke ekonomisindeki büyüme dolayısıyla geçici olacaktır. Bu nedenle büyüme arttıkça işsizlik azalmayacak hatta artmaya devam edecektir. İşsizliğin azalması, ancak nitelikli bir büyümeyle sağlanabilir. Türkiye’nin mevcut olan ekonomik politikaları büyümeye yönelik stratejilerindeki sürekli olan değilim ve dolayısıyla belirsizlik halleri büyümenin istihdamı doğurabilme özelliğini zaman içinde yıpratmıştır. Hali hazırdaki eksiklerle de büyüme tarafından istihdama katkı sağlayabilme çalışması başarısız olacaktır. Bu yüzden istihdam bağlamında maalesef eksikliğine ulaşılacak istihdam kapasitesi net olarak gösterilemeyecektir. Bu durumda ithalat dayanaklı bir büyümeye sebebiyet vermeye başlayacaktır.

İŞSİZLİK ARTINCA NE OLUR?

Milli gelirin eşitsiz dağıtılmasından kaynaklanarak insanlar arasındaki statü anlamında uçurumsal derinliklerden oluşur. Sonuç olarakta toplumsal çalkantılı kargaşa dönemi oluşmuştur.

  • İşsizlik oranı artınca, ekonomik yetersizlik durumu piyasada boy gösterir.
  • İşsizlik nedeniyle insanlar toplumda statü kaybına uğradıklarından dolayı kötü ve önemsiz hissederler kendilerini. Çatacak bir yer ararlar. Bu ruh hali durumu kargaşa ve terör ortamın yaratır.
  • Siyasal ve sosyal anlamda sorunlar ortaya çıkar.

NEDEN ARTIYOR?

İşsizliğin artışının birçok nedeni vardır ama bunlar içinde en bilineni büyüme oranlarındaki düşüşlerdir. Bu bağlantıyı basit bir şemayla açıklayacak olursak:

(kriz sonrası döngü)

Bu durumu güncel konular üzerinden örneklendirerek açıklayacak olursak: küresel bazda kriz ortamının ardından tüm dünya talebinde düşüşler yaşanmaya başlamıştır. Bunun en büyük nedeni ise insanların geleceğe dair büyük kaygılanmalar içerisine girmeleriydi. Ortaya çıkan bu talep düşüşü beraberinde yatırımları da düşeşe çekti. Çünkü mantık olarak yeryüzündeki hiçbir yatırımcı ölü yatırım yapmak istemeyecektir. Yani günümüzden hareketle yatırımcılar, talebi olmayan malı üretmek için sermayesini harcamayacak ve yatırım yapmayacaklardır. Büyüyemeyen hatta kapanma, duraklama noktasına gelip küçülme yaşayan işletmeler istihdamı arttırmaktan daha çok azaltmaya yöneltmişlerdir ki neticede de işsizlikte artış ortaya çıkmıştır. Buna karşılık nüfus artışında uzun yıllar fazla bir değişiklik yaşanmamıştır. Dünya Bankası’nın hesaplamalarına göre de söylenebilir ki: 1961’de dünya nüfusunun artış hızı ortalama yüzde 1,3 iken 2015 yılında bu oran yüzde 1,2 olmuştur. Sonuç olarak: Bir yandan nüfus artışa doğru tırmanırken bir yandan da büyümenin düşmesiyle direkt olarak istihdamda gerileme olması doğrudan işsizlik oranlarının artmasını da kaçınılmaz kılmıştır.

Bu makale ilginizi çekebilir:   Güçlü Ekonomiye Geçiş Programı: Başarılar ve Başarısızlıklar

Sonuç Olarak İşsizliğin Nedenleri:

Gelişmiş ülkelerde daha çok talep yetersizliğinden kaynaklanmakta olan işsizlik gelişen ülkelerde ise yeterli istihdam alanının olmaması sepetleri de meydana gelir.

  • Gelişmekte olan ülkeler ekonomik yapıda tarım ülkesi sisteminde sanayi ülkesi olmaya geçerken işsizlik oranları yukarı seyreder.
  • İşsizlik yaşanmaması için tarımdan sanayiye geçen işgücü için yeterli istihdam alanı açılmalıdır ki bu da yeni sanayileşmekte olan ülkeler adına bir anda olabilecek bir durum değildir. Yani sanayi olarak aynı hızda olmayan ülkeleriyle bir geçiş aşamasında madur olacaklar işsizlikleri artacaktır.
  • Ayrıca kırdan kentlere göçün hızlı bir şekilde artıyor oluşu da istihdam yetersizliğinin önemli nedenlerinden sayılabilir. Ve devletlerin uyguladığı yanlış istihdam politikaları ise günümüzde istihdam azlığını tetikleyen en önemli nedenlerinden biri sayılmaktadır.
  • Gelişen teknoloji ile de üretim sistemlerini kökten değiştirerek, üretimin daha az emeğe ihtiyaç duymasına neden olunmuş ve bu da işsizliği arttırıcı sebeplerden biri haline getirmiştir.

SONUÇ:

Aslında bence belli bir kalıp bağlamında işsizlik problemi içerisinde konuşulması gereken ama hiç konuşulmayan konular vardır. Bunlardan birincisi: Çalışmakta olan mevcut kişilere tanınan hakların yetersizliğidir. Bu bağlamdaki en önemli sorun çalışan kesiminde çoğunluğun kötü koşul ve düşük maaş için çalışmasıdır. Bu nedenle niteliksiz şartların oluşu işsizliği tetikleyen en büyük çıkış noktasıdır. İkincisi ise: Gizli işsizlik sorunudur. Örneğin; ihtiyaç olmadığı halde sırf işsizliği düşürmek amacıyla istihdam edilen devlet memurları vardır. Bu tarz hallerde nitelikli iş gücü sağlanamaz; hedeflenenin aksine işsizliği artırır bu gizli işsiz kesimi. Çalışmak istediği halde iş bulamayan çoğu insanın yüksek lisansa başlaması, askerliğini yapan kişiler, istihdam edilebilir olduğu halde hesaplama nedeniyle işsiz kabul edilen ev hanımları, öğrenciler… Kısacası ülke olarak katma değer yaratmaya çalışan ufacık bir kesimin sırtına binmiş haldeyiz. Asıl sorunda şu ki, bu kesim artık bu ülkeyi taşıyamaz hale geliyor, yetemiyor.