Ahilik Düzeni ve Kapitalist Düzen Karşılaştırması – II | 2023

Ahilik Düzeni vs. Kapitalist Ekonomik Düzen II

Makalemizde ahilik düzeni ve günümüz modern kapitalizminin karşılaştırılmasına devam edilmektedir. İlk makaleyi okumak için tıklayınız. Ahilik düzeni ve Kapitalist Ekonomik Düzen

Kapitalizmin Kısa Hikayesi

Üretim araçlarının özel mülkiyete bağlanması ve kar amacı güdülerek işletilmesine dayanan ekonomik sistem ve ideolojinin adıdır.

Kapitalizmde kişilere işletmelerini ve gelirlerini diledikleri gibi yönetme özgürlüğü sunulur. Kapitalizm sisteme bağlı olarak çalışan tüm bireyleri etkiler, işletme sahipleri ve işçiler sistemde eşit olarak temsil edilir.

Ekonomik açıdan bakıldığında kapitalizm işletme sahiplerine en çok özgürlük ve esneklik sunan sistemdir. Vergilendirme ve standart ruhsatlandırma yasalarının dışında devletin, işletmelerin ve gelirin nasıl yönetileceğine doğrudan bir müdahalesi yoktur.

Kapitalizm kelimesi Latince ‘de “sermaye, anapara” anlamına gelen “capitale” kelimesinden türetilmiştir. Kelimeyi günümüzdeki anlamıyla ilk kez 1850 yılında Louis Blanc kullanmıştır.

Kapitalizm gücü, çoğunlukta olan işçi sınıfının sömürülmesiyle varlığını sürdüren azınlıkta olan kapitalist bir sınıfın elinde topladığından, toplumun iyiliğinden ve çevre ie doğal kaynakların korunmasından ziyade çıkar sağlanmasına önem verdiğinden, ekonomik istikrarsızlık ve gelir eşitsizliğine yol açtığından çok sayıda eleştiriye maruz kalmaktadır.

Kapitalizm destekçileri ise sistemin rekabet yoluyla daha iyi ürünler üretilmesini sağladığını ve dolayısıyla sağlam bir ekonomik büyümeye yol açtığını, üretkenliği artırarak topluma yarar sağladığını savunmaktadır. (7)

KAPİTALİZMİN TARİHİ

Kapitalizmin bir sistem olarak süregelen gelişiminin temelleri 16. yüzyıla dayansa da Orta Çağ Avrupası’nda da kapitalizmin öncülleri görülmüştür. İngiltere’de 16, 17 ve 18. yüzyıllarda giyim sektörünün gelişmesiyle kapitalizm gelişmeye başlamıştır.

Bu sistemi kendinden önce gelen sistemlerden ayıran en önemli özelliklerden biri, piramitler ve katedraller gibi ekonomik olarak verimsiz girişimlerden ziyade üretim kapasitesini artırmak için tüketimin teşvik edilmesidir.

  1.   yüzyılda Protestan Devrimi ile birlikte benimsenen etik değerlerle birlikte açgözlülük ayıplanmaya başlanmış ve insanlar çalışmaya ve tutumlu olmaya özendirilmiştir. Bu konsept dini temellere dayandırılarak desteklenmiştir.

Kapitalizmin gelişmesini etkileyen en önemli faktörlerden biri de Avrupa’da kıymetli madenlerin tedarikinde yaşanan artışla birlikte fiyatlarda görülen enflasyondur. Bu dönemde fiyatlar artarken işçilerin maaşları aynı oranda artmamış ve bu durumdan karlı çıkan yalnızca kapitalistler olmuştur. Aynı zamanda merkantilist dönemde doğal kaynakların özelleştirilmesiyle birlikte kapitalistlerin kazançlarında büyük oranda artış yaşanmıştır.

İngiltere’de 18. yüzyılın başlarında kapitalizmin odağı ticaretten sanayiye çevrilmiştir. Sanayi Devrimi’nden sonra önceki asırlardan kalan sermaye birikimi, yeni teknolojik bilgilerin uygulanması için yatırım amaçlı kullanılmıştır.

Klasik kapitalizm kavramı İskoç ekonomist ve filozof Adam Smith’in An Inquiry into the Nature and Causes of the Wealth of Nations (1776) adlı eserinde detaylarıyla birlikte açıklanmıştır. Bu eserde ekonomik kararların kendi kendini düzenleyen piyasa güçlerini bırakılması tavsiye edilmiştir.

Fransız Devrimi ve Napolyon Savaşları bittikten sonra feodalizm unutulmaya yüz tutmuştur ve Smith’in ilkeleri giderek daha çok uygulanmaya başlanmıştır. 19. yüzyıl politik liberalizminin ilkelerinin arasında serbest ticaret, sağlam para (altın para standardı), denk bütçe ve asgari düzeyde fakir yardımı yer almaktadır.

  1. yüzyılda endüstriyel kapitalizmin büyümesi ve fabrika sisteminin gelişmesi ile endüstriyel işçiler adı verilen yeni bir sınıf ortaya çıkmıştır. Bu sınıf ekonomik açıdan o denli yoksuldur ki bu durum Karl Marx’ın devrimci felsefesi Marksizm’in ortaya çıkmasına ilham kaynağı olmuştur. Marx kapitalizmin er ya da geç devrileceğini öne sürmüştür.
  2.   Dünya Savaşı kapitalizmin gelişmesinde bir dönüm noktası olmuştur. Savaştan sonra uluslararası piyasalar daralmış, altın para standartlarından vazgeçilmiş, bankacılıkta üstünlük Avrupa’dan ABD’ye geçmiştir.

1930’larda yaşanan Büyük Buhran birçok ülkede serbest piyasa ilkelerinden vazgeçilmesine neden olmuş ve bir süreliğine kapitalist sistemin bütünlüğüne gölge düşürmüştür.

  1. Dünya Savaşı’ndan sonraki yıllarda ise belli başlı kapitalist ülkelerin ekonomileri iyiye gitmiş ve Büyük Buhran sebebiyle azalan kapitalist sisteme duyulan inanç yeniden artmıştır.

1970’lerin başında ise uluslararası çapta ve ülkelerin kendi içlerinde yaşanan ekonomik eşitsizlikteki ani artışlar yeniden kapitalist sistemin uzun ömürlülüğüne dair şüpheler uyandırmıştır.

2007-2009 yılları arasında yaşanan ve en az Büyük Buhran kadar etkili olan Büyük Gerileme döneminde de bu şüpheler iyice artmıştır. Ancak günümüzde halen birçok ülke kapitalist sistemi kullanmaktadır. (7)

KAPİTALİZMİN EN YOĞUN GÖRÜLDÜĞÜ ÜLKELER

  • Hong Kong
  • Almanya
  • ABD
  • Japonya
  • Hindistan
  • Çin
  • Singapur
  • Yeni Zelanda
  • Avustralya
  • İsviçre
  • Kanada
  • Şili
  • Estonya
  • İrlanda
  • İngiltere(7)

KAPİTALİZM

  • Üretim, amaçların özel mülkiyete bağlanması ve kar amacı güdülerek işletilmesine dayanan ekonomik sisten ve ideolojidir.
  • Kapitalizmin milleti ve ırkı yoktur. İşletme sahiplerine en çok esneklik ve özgürlük sunan sistemdir.
  • Kapitalizmin gücünü, çoğunlukta olan işçi sınıfının sömürülmesiyle varlığını devam ettirmiştir.
  • Toplumun iyiliğinden ve çevre ile doğal kaynakların korunmasından ziyade çıkar sağlanmasına yöneliktir.
  • Kapitalizmin destekçileri sistemin rekabet yoluyla daha iyi ürünler üretilmesini sağladığını ve dolayısıyla sağlam bir ekonomik büyümeye yol açtığını, üretkenliği arttırarak topluma yarar sağladığını savunur (temel amaç).
  • Kapitalizm = capitale = sermaye
  • Kapitalizm bir ürün var olduğu halde üretilmesini savunur.
  • Üretim kapasitesinin arttırılarak tüketime teşvik edilmesi anlayışı vardır.
  • Kapitalizmin gelişmesini sağlayan en önemli faktörlerden biri Avrupa’da kıymetli madenlerin tedariğinde yaşanan artışla birlikte fiyatlarda görülen enflasyondur. Bu dönemde enflasyon artarken işçilerin maaşları aynı oranda artmamış ve bu durumdan karlı çıkan yalnızca kapitalistler olmuştur (sermaye babaları – elitler). Aynı zamanda merkantalist dönemde doğal kaynakların özelleştirilmesinde etkili olmuştur.
Bu makale ilginizi çekebilir:   Temel Mum Çubuklar (CandleStick) Nelerdir? | 2021

Kapitalizmin Temel İlkeleri

Ekonomide çıkar amacı güdülmesi

  • Serbest rekabet
  • Sınırsız büyüme ve refah
  • Tüketime teşvik
  • Serbest Piyasa
  • Serbest sermaye akışı
  • Özel mülkiyet hakkı
  • Doğal kaynakların özelleştirilmesi

BUGÜN NEDEN AHİLİĞİ KONUŞUYORUZ?

Bugün ülkemizde Ahilik kültürü ve teşkilat yapısını konuşuyor olmak; sadece tarihi geçmişi anlamak, ya da atalarımızın geçmişte ne güzel işler yaptığını yâd edip, buradan kendimize pay çıkarmakla sınırlı olmamalıdır. Bunlardan çok daha önemlisi, “kıssadan hisse” düşüncesiyle bugün içinde yaşadığımız; iktisadi, siyasi, sosyal, eğitim, kültürel ve askeri alanlarda gün geçtikçe ağırlaşan sorunların çözümüne çare ararken Ahilik kültüründen nasıl faydalanabiliriz? Bunun arayışı içinde olunması gerektiği kanaatindeyiz. Bu noktada sermaye birikimini temel hedef edinen ve hâlihazırda dünyaya hâkim olan kapitalist ekonomik sistem, söz konusu amacına şu an itibariyle ‘fazlasıyla ulaşmış’ durumdadır. Çünkü merkezi İngiltere’de bulunan ve bir yardım kuruluşu olarak faaliyet gösteren Oxfam Grubu tarafından yapılan araştırmaya göre; Dünyada en zengin yüzde               ‘  1’lik kesimin serveti, 2009’da toplam servetin yüzde 44’ü iken, 2014’te yüzde 48’e yükselmiştir. Bu gayri insani gidişatın her geçen gün çok daha ağırlaşarak devam ettiği de bir gerçektir.

  1. yy’dan 18. yy’a kadar Anadolu’da etkin olan ve Osmanlı Devleti’nin Anadolu’yla birlikte tüm Balkan ve Orta Doğu topraklarında hüküm sürmesinde; iktisadi yönden olduğu kadar, sosyal ve askeri yönden de büyük destek sağlayan Ahilik kültürü, bugünkü birçok sosyal ve iktisadi sorunun çözümünü içinde barındırmaktadır. Hâlihazırdaki meseleler bağlamında Ahilik sistemi; içinde yaşadığı toplumla uyumlu ve sorumluluk bilincine haiz olan, “veren el alan elden üstündür” düsturunu tam bir hayat felsefesi haline getiren, böylelikle alarak ya da gasp ederek, biriktirmeyi değil, verebilmeyi ve paylaşmayı medeniyet haline getiren, bireylerin oluşturduğu bir sosyal yapıyı ön görmektedir.

KAPİTALİST SİSTEME KARŞI, AHİ İKTİSADİ DÜŞÜNCESİ

Bugün ülkemizde eğitimi verilen kapitalist iktisat teorisine göre yaygın ve geniş kabul gören iktisat tanımı şudur: “İktisat, doğadaki kıt kaynaklarla insanların sınırsız ihtiyaçlarını en üst düzeyde karşılamayı amaç edinen bir sosyal bilimdir.” Burada insanların ihtiyaçlarının sınırsız kabul edilmesine karşılık, bunları karşılayacak olan doğal kaynaklarınsa, kıt olarak öngörülmesi, dünyada iktisat adına bir çatışmayı kaçınılmaz kılmaktadır. Önlenemez olan bu çatışmanın ilk adımı, kapitalist sistemin birincil hedefi olan kâr en çoklaması için fiyatların sürekli artması şeklinde olmaktadır. Oysa insanın sınırsız olan ihtiyaçları değil, ihtiraslarıdır. Bunun da Ahiliğin temel ilkelerinden olan kanaatkârlık ile kontrol edilmesi gerekmektedir. Diğer yandan doğadaki kaynakların da kıtlığından değil, ancak sınırlılığından söz etmek mümkündür. Bu bağlamda bu gün dünyada yaşanan açlık ve yoksulluğun nedeni mutlak kıtlık ya da yokluk değil, yukarıda söz edildiği üzere paylaşımdaki adaletsizlikten kaynaklandığı açıkça görülmektedir. Söz konusu sorunun hallinde de, yine Ahi kültüründe önemli bir yeri olan orta sandığı ile uygulama bulan, yardımlaşma ilkesi modeli çözüm sağlayabilecektir. Ahiliğin öngördüğü iktisadi düşüncenin, esasen İslam inancından kaynaklanan iktisadi ilkelerden oluştuğunu kabul etmek durumundayız. İslam inancındaki; yardımlaşma, kul hakkı yememe, aşırı servet biriktirmeme, insanlara faydalı olma ve çalışma/üretme ile ilgili emirleri, Ahilik düşüncesindeki İktisadi düzenlemelerin temelini teşkil etmiştir

Amaç: “Kâr Maksimizasyonu” Olunca

Bugün dünyada ve maalesef ülkemizde de, birey ve işletme faaliyetinin, tek hedefi kârlılık ve para kazanma üzerine kurulmaktadır. Ancak yapılan işin topluma nasıl bir fayda sağladığı, hatta zarara sebep olup olmadığı yeterince, hatta bazen hiç konu edilmemektedir. Hedef kârlılık olunca; pek çok gayri ahlaki ve yasa dışı faaliyet, çok sayıdaki insan için daha cazip hale gelebilmektedir. Özellikle son yıllarda toplumlarda artan; hırsızlık, aldatma, kapkaççılık, dolandırıcılık, ihaleye fesat karıştırma, yolsuzluk, rant kollama, uyuşturucu, kadın ve çocuk ticareti, vb. birçok ekonomik temelli adi suçların artmış olmasının, “zengin ol da nasıl olursan ol” şeklindeki değer yargısından ve buna uygun verilen eğitimden bağımsız açıklayabilmek mümkün değildir.

Hedef: “Faydanın Doruklaşması” Olursa

İnsanların yaptığı işten öncelikli beklentisi, para kazanmaktan evvel, diğer insanların herhangi bir meşru ihtiyacını karşılayarak fayda üretmek olması beklenir. Bu düşünceyle gerçekleştirilen iktisadi faaliyetle kişi, diğer insanların zaruri ihtiyacını giderecek bir mal ya da hizmet ürettiği ölçüde mutluluğu yaşarken, kendisi için ihtiyaç olan geliri meşru yoldan helal bir şekilde kazanmanın huzurunu elde edecektir. Bundan dolayı zenginliği esas alan toplumsal değer yargılarının, insanlara faydalı olma ve üretme yönüne çevrilmesi gerekmektedir. Bu çerçevede Kapitalist sistemdeki İktisadın ahlakı yoktur düşüncesine karşılık, Ahilik kültüründe ekonomik faaliyetlerin mutlak surette ahlaki değerlere bağlı olması şart koşulmuş, yasadışı ve gayri ahlaki yollarla, insanlara zararı olabilecek ürün ve hizmetlerin üretilmesi ve ticaretinin yapılması yasaklanmıştır. Bu noktada, ülkemizde ve dünyada iktisadi faaliyetlerde para kazanma amacı için araç haline gelen, bir iş olsun da nasıl olursa olsun anlayışı tersine çevrilerek, amacın insanlığa faydalı bir iş üretmek, devamında ise buna bağlı bir rızık kazanmak şeklinde daha sağlıklı bir toplum yapısının doğmasını sağlayacaktır

Bu makale ilginizi çekebilir:   Vergi affı nedir? Ekonomiyi Nasıl Etkiler? |2023

Sermaye Birikimi, İddihara Karşı Paylaşım

  1. Galbraith’in belirttiği üzere, bugünkü Kapitalist piyasa ekonomisi esasta üretim sorununu çözmüş olmasına rağmen, bölüşüm sorununu çözebilmiş değildir. Dolayısıyla bu sisteme yöneltilen bütün eleştiriler de, bu noktada yoğunlaşmaktadır. Böyle bir adaletsizliğe neden olmamak için Ahiliğin ilkelerini içinde toplayan Fütüvvetname’de yastık altı olarak bilinen, ihtiyaç dışı fazla sermeyenin saklanması, yani iddihar edilmesi tavsiye edilmemiştir. Hatırlatmak gerekirse, temeli İslam inancındaki zekât uygulamasına dayanan bu düşünceye göre, ihtiyaç dışı 81 gr altın değerinde mala sahip olanın bunun 1/40’ı oranında zekât vermesi emredilmiştir. Bunun amacı, sermayenin belli ellerde toplanmasına fırsat vermeyerek gelir dağılımını adil kılmaktır.

Rekabet mi, Dayanışma mı?

Bugün uygulamada olan Liberal Kapitalist sitemin en temel ilkesi olan tam rekabet anlayışı, İktisada Giriş kitaplarında da görüldüğü üzere, atomize, homojenlik, mobilite ve açıklık koşullarının hiç birisi gerçek dünyada olmadığından uygulaması ve kabul edilmesi görece mümkün olmayan bir yöntemdir. Dolayısıyla ön şartları gerçekleşmeyen tam rekabet ilkesinin, milli ve milletlerarası piyasalarda hâkim kılınması, güçlünün karşısında zayıfın ezilmesine ve yok olmasına neden olacağından kuşku yoktur. Oysa Ahilik düşüncesinde hedef, rekabet adına güçlünün güçsüzü ezmesi piyasadan dışlaması değil, bilakis güçlüye karşı güçsüzün korunması idi. Bu manada liberal sistemin öngördüğü rekabet yerine, Ahi anlayışı, “yaşat ki yaşayasın anlayışıyla” dayanışmayı, yardımlaşmayı ve işbirliğini toplumda tesis etmeyi amaç edinmiştir. Bunu da orta sandığı olarak ifade edilen yardımlaşma sistemiyle hayata geçirmiştir.

Bu gün milli ve milletlerarası bankaların devlet ve milletin nezdindeki yeri ve rolü dikkate alındığında, kamu ve bireyler üzerinde oluşturduğu finansal tehdit ve mali yük karşısında, orta sandığı uygulamasının ne denli gerekli ve yerinde olduğu çok daha iyi anlaşılmış olacaktır.

Günümüz dünyasında temel iktisadi sorunların başında yoksulluğun geldiği konusunda hiçbir şüphe bulunmamaktadır. Ayrıca azgelişmiş ülkelerin en fazla sıkıntıya düştükleri ekonomik meselenin sermaye yetersizliği ve dış borç sorunu olduğu da bilinen bir gerçekliktir. Haliyle gerek yoksulluğun giderilmesi, gerekse bütün bu sorunların çözümü için, sermayenin tabana yayılması temel şarttır. Bunun da gerçekleştirilmesinde, iddiharı, fazla sermayenin biriktirilmesini yasaklayan bir sistemin önemi inkâr edilemez. Temel ihtiyaçlar dururken, bazı ellerde servet biriktirmek savunulamaz. (8)

Tablo 2: Dünyadaki Gelir Dağılımı Adaletsizliği

Tablo 3: Ahilik ve Kapitalizm Karşılaştırılması

Birikimci kapitalizm Paylaşımcı Ahilik
Bireysellik Toplumsallık
Karlılık Faydacılık
Kişisel Çıkar ve Birikim Dayanışma ve Paylaşım
Rekabette Güçlünün Kazanması İşbirliği ve Zayıfın kournması
Lüks Tüketim İhtiyaç odaklı tüketim
Kar için üretim Fayda merkezli üretim
Bireysel Zenginlik Ahlklı ve Sorumlu insan
Çok uluslu şirketler Ulusal (Lokal) üretim
Küresel Devlet Ulus devlet
Dünya Vatandaşlığı Ulus devlete aidiyet
Sermaye Birikimi İnsanı yaşatma

SONUÇ

Sonuç olarak birkaç açıklanması gereken ve söylenmesi gereken bazı şeyler dile getirilecektir. Ahilik sistemi önceki sayfalarda da anlattığımız üzere ‘’Fütüvvet’’ yani kökeninde kardeşlik anlayışı saklıdır. Ahilik sistemi, temelini İslam, Kuran-ı Kerim ve Peygamber efendimiz Hz. Muhammed (s.a.v.) hadis ve sünnetleri ile temellendirilmektedir. “Şüphesiz ki müminler kardeştir. O halde iki kardeşinizin arasını bulun. ALLAH’tan korkun ki merhamet bulasınız..” (Hûcurat 10), Peygamberimizin; ‘’ “Mümin Kardeşinin aynasıdır. Mümin müminin kardeşidir. Onun malını korur ve onu kollar.”(Buhari) ayetinden hadisinde yola çıkarak her üye kendisini diğerlerinin kardeşi olarak benimser. Kardeşlik paylaşma ve diğerkâmlık önemli olduğundan kendisi bir şeye sahipse kardeşinin de yani diğer üyelerinde aynı şekilde sahip olmasını ister. Ahilik ekonomik manada da sosyal manada da yardımlaşma ve dayanışmaya dayalıdır. Ekonomik anlamda Ahilik Sistemi’nde esnaflar arasında kesinlikle rekabet ve zenginleşme gibi bir amaç yoktur. Tam aksine kaliteye, mesleğe ve yardımlaşarak ticarete ve dayanışmaya önem verilir. Yukarıda Fatih Sultan Mehmed Han’ın başından geçen günlük olayını anlattığımız gibi esnaflar arasında diğerkâmlık yani ‘’Ben satış yaptım, komşum satış yapmadı gidip ondan alınız’’anlayışı hep var olmuştur. Peygamber efendimiz Hz. Muhammed (s.a.v.); ‘’ “Sizden biriniz, kendisi için arzu edip istediği şeyi, din kardeşi için de arzu edip istemedikçe, gerçek anlamda iman etmiş olmaz.” (Buhârî, Îmân 7; Müslim, Îmân 71-72. Ayrıca bk. Tirmizî, Kıyâmet 59;  Nesâî, Îmân 19, 33; İbn Mâce, Mukaddime 9). Hadisinde de buyurduğu gibi. Ahilikte yardımlaşma çok önemlidir, bundan dolayıdır ki Ahi esnafı kendi aralarında ‘’Orta Sandığı’’ denilen bir sistem kurmuş, bu sistem ile harp çıktığında orduya yardıma giden esnafın geride kalan ailelerinin ihtiyaçları, durumu olmayan evlenme çağına gelmiş genç kızların evlilik masrafları ve yardıma ihtiyacı olan halkın da ihtiyaçları buradan karşılanmıştır. Peki bu sandığın gelirleri nereden geliyor? Her esnaf sattığı maldan belli bir yüzdeyi bu sandığa bırakır paraya sıkıştığı zaman veya mal alacağı zaman eksiği (ihtiyacı kadar miktarı) buradan karşılanırdı. Lakin bu sistemde kesinlikle faiz ile alışveriş yoktu. Her esnaf aldığı miktarı geri bırakırdı. Çünkü Allah (c.c.); “Eğer böyle yapmazsanız (faizden vazgeçemezseniz) Allah ve Resulü tarafından size savaş açıldığını biliniz! Eğer faizcilikten tövbe ederseniz, sermayeleriniz sizindir. Böylece ne haksızlık eder, ne de haksızlığa uğrarsınız.” (Bakara, 2/279) ayetince Dinimizde Faizi her şekilde ve her miktarda haram kılınmıştır. Ahilik sisteminin özünde yettiği kadarınca harca fazlasını israftır anlayışı olduğundan esnaf ve halk ihtiyacı kadarınca harcar, yer, içerdi. Çünkü o dönemde halk İslam’ın kurallarını hayatlarını uydurmuş ve bu şekilde yaşamakta ve budan gayet memnun olmaktaydı, dinimizin kurallarına uydukları için hem kardeşlikleri sıkıntıya girmemekte hem aile içinde sorun yaşanmamakta hem israf hiç yok denecek kadar az olmaktaydı. Halkın bu şekilde yaşaması bireysel refahı arttırmakta, bireysel refahta toplumsal refahı etkilediğinden toplumsal refahta o denli artmaktaydı.

Bu makale ilginizi çekebilir:   Kodak Antitröst Davası

Kapitalizm ise ‘’capitale’’ anlayışına yani kapital (sermayeye) dayalı bir ekonomik sistem olarak bilinmektedir. Lakin kapitalist sistemi başlatan ve dünyaya yayılmasına sebep olan ülkelere yukarıda anlattığımız üzere bakıldığında dünyanın en zengin ülkeleri ve dünya üzerinde bazı ülkeleri ve kaynakları sömüren ülkeler olduğu hatta ve hatta bu uygunsuzluğu meşru hale getirip sömürü bakanlığı açan ülkeler de vardır (İngiltere) gibi. Kapitalizm, tüketicileri aşırı harcamaya yönelten, doyumsuzluğu aşılayan, tüketim arttıkça da üretimin artmasına sebep olan bir sistemdir. Bu sistemi başlatan ülkeler aşırı zengin ve kalkınmış olup, bu sisteme sonradan ayak uydurmaya çalışan ülkeler ise ya gelişmekte olup, ya da gelişmemiş ülkeler olmaktadır. Kapitalist sisteme sonradan ayak uydurmaya çalışan ülkelerin işletmeleri ve esnafları çok zor durumda kalmış ve kalmaya devam etmektedir. Çünkü bu sistemde parası olan ayakta kalmakta hatta ve hatta daha çok para kazanmaya dayalı bir robotik sistemdir. Bu sistem içerisinde sermayesi az olan işletme ya da esnaflar piyasada ayakta kalamamakta ve iflas vermektedir. İflas vermemek, daha çok para kazanmak ve piyasada söz sahibi olabilmek için işletmeler faize yönelmektedir. Bildiğimiz üzere Devlet-i Aliye-i Osmanlı  19.yy’a kadar Ahilik sistemi ve kendi ekonomi politikaları ile devam etmiş ve daha sonra bu yüzyılda İngiltere’de ki sanayi devrimi (kumaş sektörü) ile başlayan kapitalist yani daha çok sermaye hareketi Osmanlı devletinin sınırları içerisine de girmeye başlamış ve Yahudi iş adamlarının başlattığı Osmanlı içerisindeki tekel esnaflaşma hareketi ile de Osmanlı devletinin içerisine bu sistem daha da yayılma göstermiş hatta ve hatta Osmanlı Bankası, (1856’da kurulan İngiliz sermayeli Bank-ı Osmani ile 1862 istikrazını üstlenen bir Fransız mali grubunun eşit ortaklığıyla, 1863’te İstanbul’da Bank-ı Osmani-i Şahane adıyla kurulan banka) ile yayılma daha artmış Devlet-i Aliye-i Osmanlı’yı tamamen nüfuzu altına almaya başlamıştır. Devlet-i Aliye-i Osmanlı bu sisteme ne kadar karşı çıkmaya çalışsa da kendi dış borçlarından dolayı başaramamıştır. Bu sistemin Devlet-i Aliye-i Osmanlı’yı daha da zora sokan bir sistemdir, çünkü bu sistemde daha çok tüketim, daha çok üretim ve daha çok para kazanma anlayışı olduğundan hem İslam’a hem de Devlet-i Aliye-i Osmanlı’nın yönetim sistemine tamamen terstir.

Kapitalizm, Din-i Mübin-İ İslam’ı Dünya üzerinden silmek adına yapılan hem ekonomik, sosyal ve psikolojik bir çalışmadır. Çünkü bu sistemde ekonomik anlamda işletmelerin, esnafların hatta ve hatta bireylerin kendi aralarında rekabet etmesine, en iyi olma çabasına, gerekirse birbirlerine ezebilecekleri fikrini yansıtan bir sistemdir. İslam dini insanların en iyi olmasını önemsemiş lakin birbirini ezecek, birbirini kıracak, kardeşi kardeşe düşürecek ve her yönden aşırıya kaçak her şeyi yasaklamıştır. 34.Devlet-i Aliye-i Osmanlı Padişahı Sultanımız (Cennet Mekân) 2.Abdülhamid Han’ın da dediği gibi; ‘’Yeniden canlanmamız için, Avrupa medeniyetini taklit değil, gücümüzün esası olan İslamiyet’e dönmek gerekir.’’ Bu sözden de anlayacağımız üzere günümüz T.C. Devleti ekonomisine Ahilik Teşkilatı’nın biran önce temellerini atılması ve yeniden oluşturulması gerekmektedir. Faize olan talebimizi hem makro hem de mikro düzeyde sıfıra indirgenecek kadar düşürmeli, Ahilik sistemindeki ‘’Orta Sandığı’’ gibi bir sistem kurulmalı, faizsiz kredi sistemi başlatılmalıdır. Bu sistemlerin yani Dinimiz İslam’ın temel alındığı Ahiliğin temellerini atılması için öncelikle ilköğretim seviyelerinden itibaren eğitim verilmesi özelliklede İslami eğitimlere önem verilmesi gerekmektedir. Çünkü İslam insanın ruhu ve kalbidir, eğer kalp doğru ve düzgün çalışmaz ise diğer organları da etkiler. İşte bundan mütevellit İslami eğitimleri çocuk yaşa kadar indirmeli ve sağlam bir şekilde eğitim sağlanılmalıdır. Unutulmamalıdır ki tek yol İslam, hak yol İslam’dır.

Kaynakça

  1. EKİNCİ, Dr. Yusuf. AHİ BİRLİKLERİNİN KAYNAĞI. AHİLİK VE MESLEK EĞİTİMİ. İSTANBUL : M.E.B., 1989, s. 17 18 19 20 .
  2. EKİNCİ, D.r.Yusuf. Eğitim Faaliyetleri. AHİLİK VE MESLEKİ EĞİTİMİ. Ankara : Milli Eğitim Bakanlığı Yayınları, 1989.
  3. İKİZ, Yaşar ÇALIŞKAN – M.Lütfi. AHİLİĞİN HAYATA AKSEDİŞİ. KÜLTÜR, SANAT VE MEDENİYETİMİZDE AHİLİK. ANKARA : KÜLTÜR BAKANLIĞI HALK KÜLTÜRLERİNİ ARAŞTIRMA VE GELİŞTİRME GENEL MÜDÜRLÜĞÜ, 1993.
  4. BURSA. [Çevrimiçi] www.bursa.com.tr/tarihvekültür.
  5. Ahilik ve Müşteri Odaklılık. YÜCEL, Yrd.Doç.Dr.İbrahm DURAK – Dr.Atilla. 2, Isparta : Süleyman Demirel Üniversitesi İİBF Dergisi, 2010.
  6. Ahiliğin Sosyo-Ekonomik Etkileri ve Günümüze Yansımaları. YÜCEL, Yrd. Doç. Dr. İbrahim DURAK – Dr. Atilla. 2, Isparta : Süleyman Demirel Üniversitesi İİBF Dergisi, 2010.
  7. Nedir. [Çevrimiçi] www.nedir.com.
  8. AHİLİK DÜŞÜNCESİNİN İKTİSADİ HAYATA BAKIŞI VE KAPİTALİST SİSTEMLE KARŞILAŞTIRILMASI. MASCA, Prof.Dr. Mehmet KARAGÜL – Prof.Dr. Mahmut. 2, AFYONKARAHİSAR : KOCATEPE ÜNİVERSİTESİ İİBF DERGİSİ, 2017, Cilt 19.
  9. Toplam Kalite Yönetimi. [Çevrimiçi] www.toplamkaliteyonetimi.org.

[1] Köprülü, Fuat, Bizans Müesseselerinin Osmanlı Müesseselerine Tesiri, Ötüken Yayınevi, İstanbul – 1981,s.19.

[2] Bu konuda Fuat Köprülü’nün Bizans Müesseselerinin Osmanlı Müesseselerine Tesiri adlı eserine bakınız.

[3] Güllülü, Sebahattin, Ahi Birlikleri, Ötüken Yayınları, İstanbul, 1977, s.64.

[4] Güllülü, a.g.e. s.64.

[5] Çağatay, a.g.e. s.52.

[6] Bayraktar, M.Faruk, İslam Eğitiminde Öğretmen-Öğrenci Münasebetleri, İstanbul – 1984, Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Vakfı Yayınları, n.6, s.8

[7] Bayraktar a.g.e s.9.

[8] Bayraktar a.g.e. s.11.

[9] Gürata, a.g.e. s.121.

[10] Gürata, a.g.e. s.108.

[11] www.bursa.com.tr/tarihvekültür

[12] Akdağ, Mustafa, Türk Halkının Dirlik Düzenlik Kavgası, Bilgi Yayınları, Ankara – 1975, s.33.

[13] Güllülü, a.g.e. s.17.

[14] Güllülü, a.g.e. s.166 vd.

[15] Cumhuriyet’in 50. Yılında Esnaf ve Sanatkarlar, s.49.

[16] Cumhuriyet’in 50. Yılında Esnaf ve Sanatkarlar, s.125.