G-20 Ülkelerinin Dış Borçları ve Ekonomilerine Etkileri

G-20 ÜLKELERİ

G-20 diğer adıyla group of 20, dünyanın en büyük ekonomilerine sahip 19 ülkeden ve Avrupa Birliğinden oluşmaktadır. Ülkeler arasında Almanya, Amerika Birleşik Devletleri, Arjantin, Avustralya, Brezilya, Çin, Endonezya, Fransa, Güney Afrika, Güney Kore, Hindistan, İngiltere, İtalya, Japonya, Kanada, Meksika, Rusya, Suudi Arabistan, Türkiye ve Avrupa Birliği Komisyonu yer almaktadır. İspanya, Norveç, İsviçre gibi bazı ülkeler bu grup içindeki bazı ülkelerden ekonomik olarak daha büyük olmasına rağmen yer almamaktadır. Avrupa Birliğinde ki 28 ülke (Almanya, Avusturya, Birleşik Krallık, Belçika, Bulgaristan, Çek Cumhuriyeti, Danimarka, Estonya, Finlandiya, Fransa, Hırvatistan, Hollanda, İrlanda, İspanya, İsveç, İtalya, Kıbrıs, Letonya, Litvanya, Lüksemburg, Macaristan, Malta, Polonya, Portekiz, Romanya, Slovakya, Slovenya, Yunanistan) ise ayrı ayrı bağımsız olarak değil bir Komisyon halinde katılmaktadırlar.
Bu ülkeler Dünya ekonomisinin % 85’ini ve Dünya ticaretinin % 75’ini oluşturmaktadırlar. Amaçları uluslararası ekonomik ilişkileri artırarak gelişmiş ve gelişmekte olan ülkeleri bir araya getirerek Dünya ticaretini geliştirmektir.

G20 Ülkelerinin Borç Stoku ve Ülke Ekonomilerine Etkileri

Bir ülkenin borç stoku denildiği anda ülkenin belirli dönemindeki iç ve dış borçlarının toplamı anlamına geldiğini bilmemiz gerekir. Ülkeler hatta çoğunlukla gelişmekte olan ülkeler ekonomilerini genişletip büyüyebilmek için belirli kaynaklara ihtiyaç duymaktadırlar. Hiçbir ülke kendi kendine yetemez çünkü sahip olabileceği kaynakların tamamı kendi sınırları içinde bulunamaz bu kaynaklar tüm Dünya’ya yayılmış şekildedir. İşte ülkeler kendi güçlerinin daha doğrusu kaynaklarının yetmediği durumda dış kaynaklara ihtiyaç duyar. Tabi ki bunları belirli ücret karşılığı ve vadeli yani daha sonraki zamanda öderler.
Bu alınan borcun ne kadar iyi ya da kötü olduğunu tartışmak gerekir. Eğer düşünürsek gelişmek isteyen bir ülke dışarıdan elde ettiği kaynağı gerekli alanlara ve doğru biçimde yansıtırsa aldığı borcu hiç zorlanmadan hatta zamanından önce ödeyebilir. Öte yandan alınan borç gereksiz yere kullanılır ve vadesi geldiğinde ödenmezse borç her seferinde kendini tekrar edecek ve giderek artan bir şekilde devam edecektir.
Borçtan korkan ülkeler kapılarını büyük açmazlar fakat bunun yerine risk alarak büyük bir yükün altına girerlerse çok başarılı olabilirler. Örneğin; bir ülkenin çok yüksek miktarda borç aldığını düşünelim. Aldığı borcu gerekli kaynaklara dağıtmak yerine tutarsız bir biçimde harcarsa borcun günü geldiğinde ödeyebilmek için para basmak yani ülkedeki para arzını (üretimini) artırmak zorunda kalacaktır buda ülke içindeki fiyatların yükselmesine böylece enflasyona sebep olacaktır. Ya da borcu ödemek için başka bir ülke veya kurumdan borç alacak yani borcu borç ile kapatmaya çalışacaktır bu durum kendini devamlı tekrar edecektir.
Söylediğimiz gibi mühim olan alınan borcun ülke içinde uygun ve adaletli olarak dağıtılmasıdır. Bu durumda da en büyük iş Devletin kendisine düşmektedir. Devlet dışarıdan alınan borcu gerekli olan yerlere harcayarak bunun geri dönüşümünü beklerse olumlu cevap alabilir. Aksi halde olumsuz bir durumla karşılaşılır. Borçlanarak sağlanan fonun üretken ve katma değer yatırımlara yönlendirilmesi, ülkenin içinde bulunduğu siyasi ve ekonomik istikrar ile yapısal sorunlar bu borcun geri ödenebilmesinde kolaylık açısından oldukça önemlidir.

AMERİKA BİRLEŞİK DEVLETLERİ

20 trilyon dolara ulaşan GSYİH ve 325 milyondan fazla nüfusu bulanan ülke dünyanın en büyük ekonomisine sahiptir. İlginçtir ki dünyanın en büyük ekonomisi olmasına karşın dünyanın en büyük ithalatçısı olma özelliğini de taşır. 19 trilyon dolarlık dış borcu bulunmasına rağmen ülke içindeki ekonomik istikrar ve güven dolayısıyla doğrudan yabancı yatırım ( 47 milyar $) konusunda Dünya lideridir. Bu yüzden Dünya ekonominse yön verebilme gücüne sahiptir çünkü hem gelişmiş hem de gelişmekte olan ülkeler açısından çok cazip bir ülke konumundadır.
Ülkenin Dünyanın en büyük borç stokuna sahip olmasına rağmen bu kadar gelişmesinin nedenleri olarak verimli toprakları, madenleri, nitelikli işgücü, doğal kaynakları, teknoloji yatırımları, ekonomik güven ortamı, siyasi istikrar olarak sayabiliriz. Bu sebepler dolayısıyla ülke elde ettiği kaynakları verimli yatırımlara çevirip borcunu kolayca ödeyebilmektedir.
Ülkenin dış borcunun bu denli etkisinin az olmasının en önemli sebebi Dünya da ticaretin %65’inin dolar üzerinden yapılıyor olmasıdır. Böylece dolar kurunu belirleyebilme özelliği ile kuru yükselterek diğer ülke paralarının değerini düşürerek kendi ülkesinin parasal değerini kolayca değiştirebilmektedir. İşsizlik oranının nüfusun % 3,7’sine eşit olmasıyla da vatandaşından vergileri makul ölçüde ( % 11 ) toplayarak ve ülkedeki enflasyonu ( % 2,7 ) değiştirmeye gerek kalmadan borcu borçla kapatmadan ekonomisini genişletmektedir.

ALMANYA FEDERAL CUMHURİYETİ

357 bin km² alanı bulunan ve 83 milyonluk nüfusu ile Avrupa’nın en büyük, Dünyanın ise dördüncü en büyük ekonomisine sahip ülke konumundadır. Avrupa Birliği içindeki önemli konumu, güçlü ekonomisi, sanayi-ticari- teknolojik yapısıyla dünya ekonomisine yön veren bir ülkedir.
Ülkenin toplam borç stoku 4,8 trilyon dolardır. Fakat Almanya ekonomisinin temelini oluşturan imalat sanayisidir. Bunların başında ise otomotiv, sanayi makineleri, çelik üretimi, kimya sanayisi gelir. Ülkedeki üretim kapasitesinin %88’e yakını kullanılmaktadır. Bu yüzden ülke içerisinde ürettiği imalat sanayi ürünlerini dışarıya ihraç ederek 3,7 trilyon dolarlık bir GSYİH elde etmiştir. 2017 yılında hizmet sektörünün ekonomi içindeki payı ise % 70 olarak gerçekleşmiştir.
Yakın zamanlarda ülke içindeki enflasyon oranının % 1,5 – % 2,5 arasında gidip gelmiş olması da sanayide ihraç ettiği ürünlerden elde ettiği gelirlerin fazlaca yüksek olduğunu gösterir. Öte yandan ülkedeki vergi oranlarının ortalama olarak % 30 civarlarında olması da vatandaşlardan toplanan vergi yükünü gözler önüne serer. Bu oranların yüksek olmasını ise nüfusun sadece % 3,4’ünün işsiz durumda olmasından kaynaklanmaktadır. Ülkedeki faiz oranlarının %0 seviyelerinde seyrediyor olması doğrudan yabancı yatırımların 78 milyar dolar olarak gerçekleşmesine neden olmuştur. Dış borcu ile gelir arasındaki farkı bu yollar ile telafi ederek başarılı olduğunu göstermiştir.

ARJANTİN CUMHURİYETİ

GSYİH açısından baktığımız zaman Latin Amerika’nın Meksika ve Brezilyadan sonraki en büyük üçüncü ekonomisidir. Ülke içindeki gelir dağılımının adaletsiz olmasına karşın kişi başına gelir 20 bin dolar civarındadır. Bunun sebebi ise yer altı ve yer üstü zenginlikleri, verimli işgücü, teknolojik gelişmeler ve büyümeye elverişli ekonomik yapısının bulunmasıdır. Ülkenin GSYİH 655 milyar dolardır bunun ise %10’u tarım, %30’u sanayi, %60’ı ise hizmet sektörlerinden oluşur. Ülkenin ekonomisini büyüten en önemli faktör ise tarım fiyatlarındaki yükseliştir bu sebeple enflasyon oranı % 45 olarak gerçekleşmiştir. Bu sayede ise yüksek fiyattan tarım ürünleri ihraç ederek 5,5 milyar dolar gelir elde etmiştir.
Ülkenin dış borcu 261 miyar dolardır. Fakat ülkede sağlanan siyasi istikrar ve ekonomik güven sayesinde yabancı yatırımları ( 250 milyon dolar ) çekmeyi başarmıştır. Tabi ki bu konuda ülkedeki faiz oranlarının %6 0 olması da etkilidir. Yabancı yatırımlar bu hususta oldukça önem arz eder çünkü yabancı yatırımcılarda ülke içindeki yatırımcılarla aynı oranlara tabidir, bu oran ise ortalama % 35 civarındadır.
Arjantin bu konuda çalışmalar yaparak ülkeye giren parayı, hizmet, sanayi, tarım, otomotiv, ulaştırma, madencilik, petrol, plastik, gıda, makine, bankacılık vb alanlara aktararak elde ettiği kaynakları doğru değerlendirmiş ve başarılı olmuştur.

Bu makale ilginizi çekebilir:   Ekonomik Krizi Fırsata Çevirmek: Başarı Hikayeleri

AVUSTRALYA MİLLETLER TOPLULUĞU

25 milyon nüfusu ve 7 milyon km² alanı bulunan Dünyanın en büyük adası ve aynı zamanda en küçük kıtasıdır. Son yıllarda dünya da yaşanan ekonomik olaylardan pek etkilenmemiştir. Bunun sebebi ise düzenli bir büyüme, düşük işsizlik ve enflasyon oranları ( % 5 – % 1,5 ) ve dengeli bir finans sistemine sahip olmasıdır. GSYİH 1,3 trilyon dolardır ve bunun %70’ini hizmet sektörü oluşturmaktadır. Ülkenin sahip olduğu doğal kaynaklar, enerji potansiyeli, yüksek miktarda kömür rezervi, uranyum vb açısından dışarıdan bir hayli yatırım çekmektedir ve bu sayede 50 milyon dolar parayı ülkeye çekmeyi başarmıştır. Bu denli tercih edilmesinin sebebi ise Dünyanın en etkili mülkiyet haklarına ve ekonomik istikrarına sahip olmasıdır. Çok ilginçtir ki 1991 yılından beri sekteye uğramadan büyüme göstermeyi başaran nadir gelişmiş ülkelerden biridir. Oranları çok yüksek olmasa da ortalama olarak % 4’lük büyümeye ulaştığını söyleyebiliriz.
Dış borcunun 1,3 trilyon dolar olmasına karşın ülkeye çektiği yabancı yatırımlar ve ihraç ederek sağladığı 375 milyon dolar ile bu açığı telafi ettiğini ayrıca 56 bin dolarlık kişi başı geliriyle de yüksek bir refah düzeyine ulaştığını söyleyebiliriz.

BİRLEŞİK KRALLIK

Büyük Britanya ya da diğer adıyla İngiltere Dünyanın en güçlü ekonomilerinden biridir. 66 milyon nüfusu, 2,6 trilyon dolar GSYİH, 43 bin dolarlık kişi başı geliri, % 4’lük işsizlik oranı, % 2,4’lük enflasyon oranıyla zaten bunu kanıtlamıştır. Diğer pek çok gelişmiş ülkede olduğu gibi İngiltere’nin de GSYİH da ki sanayi üretiminin payı azalarak % 20’ye kadar gerilemiştir. Gelir dağılımının yüksek derecede bozuk olmasından dolayı refahı yüksek olan kesimlerin hizmet tüketimi harcaması GSYİH % 80’ini oluşturmaktadır. Ülkenin en büyük avantajı ise sahip olduğu enerji maliyetlerinin düşük olması sebebiyle enflasyonun çok düşük seviyelerde gerçekleşmiş olmasıdır.
Ülkenin dış borcu elde ettiği gelirlere ve nüfusa nazaran oldukça yüksek gerçekleşerek 8 trilyon dolar olmuştur. Ülkenin bu denli yüksek bir borcu olmasına rağmen 255 milyon dolar değerinde yabancı yatırımlar gerçekleşmiştir bunun sebebi olarak da faiz oranlarının % 0 – % 1 arasında gidip geliyor olmasıdır. Ayrıca eczacılık, optik ve tıbbi cihazlar, kimyasal madde, içecekler, havacılık ve uzay taşıtları parçaları, demir-çelik, bakır, ham deri, tekstil sektörlerinde elde ettiği başarı sayesinde 450 milyar dolar değerinde bir ihracat rakamına ulaşmıştır fakat son 10 yılda ithalatın üzerinde bir rakama ulaşamamıştır. Ülkenin en büyük değerlerinden bir tanesi de Dünyanın en büyük dördüncü borsası olan ve 4 trilyon dolar değerine sahip Londra Menkul Kıymetler borsasına sahip olmasıdır.

 

BREZİLYA FEDERAL CUMHURİYETİ

Latin Amerika’nın en büyük, Dünyanın ise sekizinci en büyük ekonomisine sahiptir. En hızlı gelişmekte olan ülkeleri ifade eden BRIC ifadesi bu yüzden B harfi ile başlar. Bu denli gelişmesinin sebebi ise otomotiv, silah, petrol, tarım ürünü, hayvan ürünleri, metal ürünleri, enerji ürünleri, sanayi ürünleri ve doğal kaynaklar bakımından oldukça gelişmiş olmasıdır. Genel anlamda baktığımızda ise 2 trilyon dolar GSYİH sahip olan ülkede işsizlik, enflasyon, büyüme oranları çok düşük kalmıştır. Ülkenin dikkat çeken yöntemlerinden biri de ülkede ki gelir adaletsizlidir. En yüksek gelire sahip %1’lik kesim GSYİH % 40’nı oluşturmaktadır.
Brezilya kalkınmasını sürdürebilmek için kamuda şeffaflık ve rüşvetle mücadele ederek yabancı sermayeyi oldukça kendine çekmektedir. Vergi oranlarının ortalama olarak % 20 ve yabancı yatırımların ise 785 milyar dolar olması ve devletin bu konudaki çabaları sonuçsuz kalmamıştır. Ülkenin yaptığı ihracat rakamına bakarsak 220 milyar dolar olduğunu görürüz. Tüm bunlara bakacak olursak ülkenin ekonomisinin çok yüksek miktarda yabancı sermayeye dayandığını ama yinede büyüme oranlarının çoğunlukla %1’lerde kaldığını bunun sebebinin de ülkenin üretime çok fazla değer vermediğini görürüz. Ülke için asıl önemli olan hizmet sektörünün gelişmesi, yatırımcılara güven ortamının sağlanması, vergilerin oranlarının düşük seviyede tutulması şeklinde yatırımcıya teşvik sağlamaktır.

ÇİN HALK CUMHURİYETİ

1,4 milyonluk nüfusuyla, 12,3 trilyon dolarlık GSYİH ve 15300 dolarlık kişi başı hasılasıyla Dünyanın en hızlı büyüyen ve 1978 yılında dışa açık bir ekonomi politikasıyla en hızlı büyümeyi kat eden, yılda ortalama % 10 büyüme kaydeden Dünyanın en büyük üretim ekonomisidir. Çok büyük derecede maden ihracatı ve üretimi vardır çünkü ülkedeki enerji ihtiyacının % 80’ i kömürden karşılanmaktadır bu durum son birkaç yılda büyümesinin yavaşlamasının yolunda en büyük engeldir. Ülkedeki işçi ücretlerinin ortalama olarak 350 dolar olması, nüfus sebebiyle artan iç talep, vergi kolaylıkları, ucuz arazi teşvikleri sayesinde ülkeye çok fazla yabancı sermaye girişi olmuştur fakat artık gelişmiş bir ekonomi olduğu için enerjiye, tarıma, ham maddeye dayalı ileri teknoloji ürünlerinin üretilmesi konusunda teşvik sağlamaktadır. Bu yöntemler ile 168 milyar dolar doğrudan yabancı yatırım çekmeyi başarmıştır.
Genel ekonomik performansına baktığımızda 7 trilyon dolarlık dış borcunun olması ülke için pek önem arz etmemektedir. Çünkü ortalama % 40’lık bir vergi oranıyla vatandaşından para toplayan, bunun yanında 2trilyon dolardan fazla ihracat rakamı elde eden özelliklede elde ettiği bu geliri teknolojik üretime ve robotik üretime çeviren bir ülkenin bu denli yüksek rakamlarla oynaması kaçınılmazdır. Yinede ülkeye giren yabancı yatırımların en büyük sebebi emek ücretinin diğer ülkelere nazaran çok düşük seviyede seyretmesi sonucu diğer ülkelerdeki çok önemli üretim yapan firmaların daha ucuz maliyetli olduğunu için burayı seçmeleridir.

ENDONEZYA CUMHURİYETİ

265 milyon nüfusuyla dünyanın en kalabalık dördüncü ülkesidir ve 1 trilyon dolarlık GSYİH, 11200 dolarlık kişi başı hâsılası ile Dünyanın en büyük 16 ekonomisidir. Gelir ve nüfusu açısından baktığımızda ise son yıllarda ortalama olarak % 5’lik bir büyüme gösterdiğini söyleye- biliriz. İlginçtir ki ülkenin imalat sektörünün hâsılada ki payı % 23’tür. Son birkaç yılda ülkeye otomotiv, çelik ve petrol alanlarında birçok yatırım yapılmasıyla işsizlik oranı % 5 seviyelerinde seyretse de ülkenin tarımsal üretiminde verimlilik çok düşüktür ayrıca 7,7 milyon hektardan fazla arazisi işlenmeden durmaktadır. Ülkenin en güçlü tarafları nüfusunun genç, doğal kaynaklarının zengin, mali disiplinli, düşük dış borçlu ve krize karşı dayanıklı bir finans sisteminin olmasıdır. İMF’ ye göre 2030 yılına kadar Dünyanın en büyük beşinci ekonomisi olacağı söyleniyor.
Ülkenin dış borcu 360 milyar dolar olmasına karşın 2007 yılında çıkarılan yasa ile yabancı ve yerli yatırımcıyı eşit kılarak ülkeye 7 milyar dolar yatırım çekmeyi ve sağladığı kolaylıklar ile ticareti serbest hale getirmeyi hedefleyerek 170 milyar dolar ihracat rakamına ulaşarak Çin’in en çok ticaret yaptığı ülke konumuna gelmiştir. Tüm bunlara bakarak ülkenin gelecek için güçlü bir ekonomiye sahip olacağını öngörebiliriz.

FRANSIZ CUMHURİYETİ

2,5 trilyon dolar GSYİH ve 40 bin dolarlık kişi başı hâsılası ile Dünyanın en büyük altıncı, Avrupa’nın ise en büyük üçüncü ekonomisidir. Fakat dikkat çeken durum bu kadar büyük rakamların içinde hizmet %78, sanayi % 20, tarım ise % 2 oranında hâsılaya etki yapmıştır. Bu nedendir ki artık gelişmiş bir ülke olmanın sonucu olan düşük büyüme rakamları ( % 1,5) açısından bakarsak ülkenin en büyük sorunun bu olduğunu görebiliriz. Bu nedenle hükümetin 68 milyon nüfusun içinde % 10 kadar işsizlik oranını azaltma ve sorun yaşayan özellikle inşaat ve otomotiv alanına yardımlar yaparak yatırımlar sonucu büyüme rakamını artırmayı hedeflemektedir. Bu yüzden hükümetin borcu GSYİH %97’sini oluşturmaktadır.
Bu hedefi sağlamanın en büyük yollarından biride ülkeye yabancı yatırım çekmektir, eğitimli işgücü ve kaliteli bir Pazar yapısıyla bunu sağlayabilecektir. Fakat Ar-Ge yatırımlarının düşük olması, ağır vergi yükleri ve ağır bürokrasi sebebiyle bunu tam olarak yapabilmiş değildir. Bu yüzden doğrudan yapılan yabancı yatırımlar 47 milyar dolar düzeyinde kalmıştır. Ülkenin dış borcunun 5,5 trilyon dolar olduğunu düşünürsek bu rakamın üzerine birde ithalat rakamından (611 milyar dolar) küçük olan 522 milyar dolar ihracat eklenince aradaki fark açılmaktadır. Bu açığı ise yaptığı teknolojik girişimler ile şirketleri ülkesine çekerek cazip bir üretim merkezi oluşturmasıyla kapattığını düşünebiliriz.

Bu makale ilginizi çekebilir:   A'dan Z'ye Türkiye Ekonomisi ve İşsizlik Sorunu

 

GÜNEY AFRİKA CUMHURİYETİ

Uzun yıllar boyunca sadece geçim ekonomisi yani günlük yaşamlarını idame ettirecek şekilde bir ekonomi seyir etmiştir. 1994 yılında özgürleşmesinde sonra keşfedilen yer altı kaynakları sayesinde 2016 yılında Afrika bölgesinin en büyük ekonomisi haline gelmiştir. 350 milyar dolar GSYİH, 7500 dolar kişi başı hâsılası ve nüfusunu (57 milyon) göz önüne alacak olursak ve bu nüfusun % 27’sinin işsiz olduğunu düşünürsek ciddi bir rakam olduğunu görebiliriz. Geniş topraklara sahip olmasına rağmen hâsılada çok fazla etkisi oldukça düşük kalarak % 2,4 olmuştur. Gelişmiş lojistik, finansal ve teknolojik altyapıya ek olarak Afrika’ya bağlantı sağlama özelliği ile yatırımcılar tarafından çok cazip bir konuma gelmiştir.
Yatırımcılar için sağlanan kolaylıkların üzerine birde ülkedeki madenler ( kıymetli taşlar, metal ve demir cevherleri vb) eklenince 13 milyar dolar yabancı yatırım çekmesi çok doğaldır. Ülkenin borcu 176 milyar dolar olarak gerçekleşmiştir fakat bu rakamın sadece %50’si hükümete aittir. Ayrıca ülkenin sağladığı maden zenginliği ile 90 milyar dolar gelir sağladığını söyleyebiliriz. Tüm bu verilere bakarak aslında ülkenin gelişmiş olduğunu ve birçok Avrupa ülkesinden bile iyi durumda olduğunu görürüz. Sonuç olarak tarım ürünlerine çok fazla ağırlık vermeden bürokraside kolaylık sağlayarak özelliklede gelecek olan yatırımcıya güven sağlayarak, madensel hammadde ve üretimleriyle nasıl başka ülkelerin elde edemediği başarıya ulaşarak hak ettiği yeri almıştır.

GÜNEY KORE CUMHURİYETİ

Asya kıtasının en büyük dördüncü, dünyanın ise en büyük on birinci ekonomisidir. 1953 Kore Savaşından sonra hızlı bir ekonomik gelişme kaydetmiştir ve buna ‘’ Han Nehri Mucizesi’’ adını vermişlerdir. 1,5 trilyon dolar olan GSYİH, 26 bin dolar olan kişi başı hâsılası ve % 2’lik enflasyonu ile bu adı hak ettiğini söyleyebiliriz. Ülke nüfusun 52 milyon olduğunu düşünürsek hâsılanın ve fiyat artışlarının bu denli düzgün olmasının nedeni imalat sanayisiyle birlikte ihracata dayanıyor olmasıdır. Hâsıla içindeki paylara bakarsak tarımın % 2, sanayinin %39, hizmet sektörünün ise %59 olduğunu ve imalatın buradaki önemini kavrayabiliriz. Uluslar arası ticarete çok bağımlıdır bu yüzden kriz zamanlarında ekonomi büyük oranda sarsılma yaşar.
Ülkenin en büyük gücünün diğer ülkelerle yaptığı ticaret olduğunu söyleyebiliriz. Eğer rakamsal olarak konuşursak ileri teknoloji ve sermaye gerektiren ürünleri üreterek 575 milyar dolar ihracat geliri elde etmeyi başarmıştır. Dikkat edersek bu rakam hâsılanın 3/2’sine denk gelmektedir. Tabi ki bu rakam içinde teknoloji devi olan Samsung markasını eklemeyi unutmamak gerekir. Fakat ülkenin en büyük sorunların biri doğal gaz, petrol, elektrik gibi birçok enerji kaynağını ithal etmesidir. Ülkenin dış borcuna bakacak olursak 450 milyar dolar olarak gerçekleşmesinin en büyük nedeni az önce söylediğimiz gibi enerjiye bağımlılıktır. Dolayısıyla bu açığı kapatmak için teknolojik üretime giderek emek ve sermaye faktörünü bu alana aktararak yatırımcılar için cazip hale gelmiş böylece 40 milyar dolar yabancı yatırım elde etmeyi başarmıştır.

HİNDİSTAN CUMHURİYETİ

1,3 milyar nüfusu ile Çin’den sonra dünyanın en kala- balık ikinci şehridir. Ekonomisi 2 bölümden oluşur; ilki vasıflı elemanların çalıştırıldığı hizmet sektörüdür diğeri ise bilgisiz tamamen beden gücüne dayalı ve ülkedeki yağış miktarına bağlı olan tarım sektörüdür. 2,6 trilyon dolar olan GSYİH % 60’ı hizmet sektörü, %18’si tarım sektöründen kaynaklanır. Ülkenin imalat kısmına bakacak olursak kalitesiz ve standart şekilde bir gelişme olmadan hâsıladaki payının % 22 olduğunu görürüz. Nüfusun % 25’inden fazlası yoksulluk sınırının altında yaşamaktadır. Özellikle insani gelişim açısından oldukça kötü durumdadır. Bu sebeplerden dolayı ülke inşaat, yazılım, turizm, iletişim, sağlık, eğitim, bankacılık ve sigortacılık, yazılım alanlarında hizmet sektörünü geliştirerek sahip olduğu ekonomik olumsuzlukları bu şekilde telafi etmektedir. Bu sayede yıllık ortalama % 7’lik bir büyüme oranı yakalamayı başarmıştır.
Ülkenin dış borcu az önce gördüğümüz gibi imalat sektörüne pek önem vermediği için 515 milyar dolar olarak gerçekleşmiştir. Ülkenin pek fazla dikkat çekeceği bir yatırım alanı olmadığı için standart alanlara yönelik olarak 40 milyar dolar yatırım yapılmıştır. Ülkenin dış borcunu sebebi tarım ve imalat ürünlerinin ham maddelerini ithalat etmesinden dolayıdır. Ülke pek fazla üretim yapmadığı için ihracatı hâsılasına oranla düşük kalarak 220 milyar dolar olarak gerçekleşmiştir.

 

İTALYAN CUMHURİYETİ

1,9 trilyon dolar GSYİH ve 35 bin dolar kişi başı hâsılası ile Dünya’nın en büyük sekizinci ekonomisine sahiptir. Ekonomisinin en önemli noktası diğer gelişmiş ülkelere oranla ülkedeki küçük-orta-büyük ölçekli işletmelerin aileler tarafından yönetiliyor olması ve çeşitli tüketim ürünlerinde uzman hale gelmiş olmasıdır. Bu kısımlar başlıca mühendislik, tekstil, makine kimyasal, gıda, demir, çelik ve motorlu taşıt alanlarında olmuştur. Bu imalat ürünlerinde dünya ticaretinde fazla veren 5’inci ülkedir. Fakat dikkat çeken kısım bürokraside ki engeller, karar alma sürecindeki gecikmeler, yavaş işleyen adalet sistemi, yolsuzluklar, ağır vergi yükü ve yüksek oranlı kamu harcamalarıdır. Öyle ki bu hükümetin hâsılaya oranla borcu % 132 kadar inanılmaz bir borca ulaşmış durumdadır. Hâsılanın içindeki paylara bakarsak bu durumu daha iyi anlarız; tarımın % 2,1, sanayinin %24, hizmet sektörünün ise % 73 oranındadır. Devletin ekonomideki bu olumsuz etkisi yüzünden büyüme oranı % 0 – 1 arasında dalgalanmaktadır.
Ülkenin dış borcunun 2 trilyon dolar olduğunu düşünürsek ülke özellikle Almanya’dan sonra dünyanın en büyük 8’inci imalatçısıdır. Bu sebeple imalat sanayisine çok büyük bir şekilde önem vermeye başlamıştır. Böylece 20 milyar dolar civarında bir yabancı yatırım çekmeyi başarmıştır. Az önce bahsettiğimiz gibi imalat sektöründe elde ettiği başarıyla dünyanın en büyük 9’uncu ihracatçısı haline gelerek 510 milyar dolar gelir elde etmeyi başarmıştır. O halde ülkenin hâsıladan daha fazla miktardaki dış borcunun zorunlu olarak uzmanlaştığı ürünleri imal ederek ve hizmet sektörünü geliştirmesine sebep olduğunu söyleyebiliriz.

JAPONYA

2.Dünya Savaşından sonra gösterdiği başarıyla Amerika- dan sonra Dünyanın en büyük 2’inci ekonomisidir. Ekonomisi çoğunlukla ihracat ürünlerine bağlıdır bu sebeple dünya çapındaki krizlerden fazlasıyla etkilenir. Ekonomisinin büyüklüğünü anlatmak gerekirse basit bir şekilde İngiltere, Almanya, Fransa’nın toplamından daha büyüktür. 5 trilyon dolar GSYİH ve 48 bin dolar civarında kişi başı geliri zaten bunu bir kanıtıdır. Fakat Japonya’nın büyük sorunlarından birisi hükümetin borcunun özel sektöre nazaran çok yüksek olmasıdır bu oran son olarak % 253 olarak gerçekleşmiştir. Bu sebeple ürettiği malları dışarı ihraç etmesi çok önemli bir rol oynamaktadır. Bu sayede 700 milyar dolar ihracat geliri elde etmeyi başarmıştır. Fakat rakam her ne kadar yüksek olsa da artık teknolojik olarak gelişmiş bir ülke olduğundan ötürü yıllık büyüme oranı % 0 – % 2 arasında dalgalanmaktadır.
Ülkedeki hâsılanın % 1’i tarıma, % 30’u sanayiye, % 69’u ise hizmet sektörüne aittir. Tarımın bu denli etkisiz olmasının nedeni ülkedeki gıda tüketiminin büyük kısmının pirinç ve çay üzerine olmasıdır. Ülkenin dış borcunun 3,7 trilyon dolar olduğunu ve nüfusunun 127 milyon olduğunu düşünürsek eğer ülke imalat sanayisindeki ürünleri dışa ihraç edemezse özellikle bu durum dünya çapındaki kriz yıllarında yaşandığı için büyük miktarda daralmaya gidecektir.

KANADA

1,7 trilyon dolar GSYİH, 50 bin dolar kişi başı hâsılası ve 37 milyon nüfusu ile dünyanın en büyük 10’uncu eko- nomisidir. Diğer gelişmiş ülkelerden farkı ise ağaç ve petrol sanayisinde çok fazla gelişmiş olmasıdır. Ülkenin doğal kaynakları çok önemli bir faktördür çünkü hâsılanın % 75’ini ve aynı zamanda istihdamın % 75’ini oluşturur. Serbest piyasa ekonomisini benimseyen devletin piyasaya müdahalesi Avrupa ülkelerine göre düşük seviyededir. Ülke sağlık ve eğitim hizmetlerini ücretsiz karşılaması ve gelir dengesizliğinin oldukça düşük olmasıyla birçok ülke tarafından örnek alınması gerektiğini düşünüyorum. İşte bu istikrarlı ekonomisi, gelişmiş araştırma ve geliştirme altyapısı ve nitelikli işgücü sayesinde yatırımcılar tarafından çok cazip bir ülke haline gelmiştir. Yatırımcılar daha çok yenilenebilir enerji, bilgi ve iletişim teknolojileri konusunda ülkeye yatırım yapmaktadır.
Ülkenin dış borcunun 2 trilyon dolar olduğunu düşünürsek yatırımcıları ülkesine sağladığı kolaylıklar, huzur ve güven ortamı sayesinde 40 milyar dolar yabancı yatırım çekmeyi başarmıştır. Bu denli güven veren bir ülke ile herkes ticaret yapmak isteyecektir. Bu sebeple ihraç ettiği mallardan 420 milyar dolar gelir elde etmiştir. Bu kadar sağlam bir ekonomi oluşturmasıyla ve vatandaşlarına yüksek bir refah düzeyi sağlamasıyla kendisinden daha çok gelişmiş olan ülkelere karşı adeta ders verir duruma gelmiştir. Fakat yinede dikkat edilmesi gereken noktalardan biri devletin borcunun hâsılanın % 90’ına eşit olması tehlike arz etmektedir. Yinede zorlanmadan dış borcunu ödeyebildiğini söylemek mümkündür.

Bu makale ilginizi çekebilir:   Üretici ve Tüketici Fiyat Endeksi Arasındaki Fark Nasıl Yorumlanır? | 2021

MEKSİKA BİRLEŞİK DEVLETLERİ

Latin Amerika’nın Brezilyadan sonra en büyük ikinci, Dünyanın ise en büyük on dördüncü ekonomisidir. Ülkenin en önemli üretim kaynakları tarım ve petrol olarak ikiye ayrılır. Öyle ki petrol gelirleri hâsılanın % 20’sini oluşturur. 1,2 trilyon dolar GSYİH ve yaklaşık olarak 10 bin dolar olan kişi başı geliri ile az çok durumun iyi olduğunu anlaya- biliriz. Ticaretinin % 90’ını serbest ticaret anlaşmalarından sağlar. Enerji maliyetlerinin azaltılması, ekonominin petrole bağımlılığının azaltılması, altyapı hizmetlerinin geliştirilmesi, yoksullukla ve işsizlikle mücadele, vergi gelirlerinin artırıl- ması konusunda bu anlaşmalara güvenerek ekonomisini sürdürür. Özellikle NAFTA üyesi olmasından sonra ülkeye giren sermaye miktarları artmaya başlamıştır. Bu yatırımcıların büyük çoğunluğu Amerikan vatandaşıdır ve sebebi ise ülkedeki ucuz üretim maliyetinden yararlanmaktır.
Ülkenin dış borcunun 425 milyar dolar olduğunu bildiğimize göre yabancı yatırımların önemini kavrayabiliriz. Özellikle yatırımcılara eşit davranılması kuralının geçerli olduğu ülkeye 4,1 milyar dolar yabancı yatırım yapılması çok düşük kalmıştır. Bunun sebebi ise katma değerli ürünler yerine otomotiv yedek parça, kamyon- kamyonet, bilgisayar, ham petrol, telefonlar, televizyon, kablo ve teller, medikal cihaz ve traktör gibi ürünleri üretmesi ve 410 milyar dolar gelir elde etmesidir.

 

SUUDİ ARABİSTAN KRALLIĞI

Orta Doğunun en büyük ekonomisine sahiptir ve en zengin Arap ülkesidir. 685 milyar dolar GSYİH, 20 bin dolar kişi başı hâsılası ve 32 milyon nüfusu ile Dünya petrollerinin % 21’ine sahiptir. Ekonomisinin temelini sahip olduğu 265 milyar varil petrol oluşturur ve bu miktardaki petrol ile 90 yıl boyunca ekonomiye yön vereceği söylenmektedir. Bu petrol miktarı devlet gelirinin % 90’ını ve yine aynı oranla ihracat gelirlerini de kapsamaktadır. Halk oldukça refah içinde, barınma sorunu olmadan, temel ihtiyaçların devlet tarafından karşılanarak özelliklede lüks tüketim içinde yaşamaktadır. Fakat ülkedeki bütün yatırımlar ve yapılar yabancılar tarafından yapılmaktadır. Bu sayede çıkardığı petrolü ihraç ederek mal ve hizmetleri dışarıdan talep etmesi ve petrolü enerjiye dönüştürmesi sayesinde düşük üretim maliyetine sebep olmaktadır bu da yabancılar için cazip bir durumdur. Ülkede üretime dair pek bir şey olmadığından dolayı yıllık büyümesi % -1 – % 2 arasında dalgalanmaktadır.
Ülkenin dış borcu çoğunlukla lüks tüketim mallarına yönelik olduğu için 215 milyar dolar olarak gerçekleşmiştir. Zaten bu borcu kapatmak için herhangi bir çaba sarf etmesine gerek yoktur bu durumu 882 milyon dolar olarak gerçekleşen yabancı yatırımlardan anlayabiliriz, sebebi ise üretim maliyetlerinin düşük olmasına dayanır. İhracat açısından bakarsak yine petrol sayesinde 220 milyar dolar ( ihtiyacı olmamasına rağmen ) gelir elde etmiştir. Yani ülkenin dış borcunun ekonominin geneli üzerine etkisi neredeyse yoktur çünkü Dünya genelinde petrolün fiyatını belirleme gücüne sahip olduğundan borcu ödenememesi gibi bir kaygısı söz konusu değildir.

RUSYA FEDERASYONU

1,6 trilyon dolar GSYİH ve 12 bin dolar kişi başı geliriyle ve de sahip olduğu doğal zenginliklerle özellikle doğal gaz kaynağıyla Dünyanın en büyük 9’uncu ekonomisidir. Sahip olduğu bu zengin kay- naklar sayesinde sanayi sektörü yönünde geliştirmiş fakat yüksek teknolojiye sahip ürünler bakımından pek bir ilerleme kaydetmemiştir. Hâsılanın % 35’ten fazlasını imalat ürünleri oluşturmaktadır. Sahip olduğu zengin yer altı kaynaklarına rağmen pek fazla yatırım- cının dikkatini çekmemiştir çünkü hükümet bu kaynak- ların sadece devlet tarafından kullanılması yönünde sert tavırlar sergilemektedir. Bu sebeple ülkeye giren yabancı yatırımlar 260 milyar dolar olarak gerçekleşmiştir. İşte ülke sahip olduğu bu madensel zenginliklere çok fazla güvenmektedir fakat son yıllarda dolar kurundaki artış sebebiyle kendi ihraç ettiği ürünlerin fiyatlarının düşüşte olması ülke için olumsuz bir durum sergilemektedir.
Her ne kadar ürün üretimi sanayi ürünleri şeklinde standart kalsa da sahip olduğu zenginlikleri sayesinde 360 milyar dolar gelir elde etmiştir. Ülkenin dış borcu her ne kadar 370 milyar dolar olarak gerçekleşse de dışarıya sattığı madensel ürünler ve özellikle doğalgaz sayesinde elde ettiği hâsıla sonucu herhangi bir borç ödeme sorunsalı yaşamamaktadır.

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

851 milyar dolar GSYİH, 15 bin dolar kişi başı geliriyle dünya ekonomisinin 17’inci sırasında yer almaktadır. G-20 grubunun kurucu üyelerindendir. Bankacılık, inşaat, tekstil, otomotiv, madencilik, petrokimya, gıda, makine ve demir-çelik konusunda oldukça ilerlemiş ve son 15 yıldır istikrarlı bir büyüme sağlamıştır. İMF tarafından gelişmekte olan ülkeler konumuna gelmiştir. Tarım ürünleri, tekstil, motorlu araçlar, gemiler ve diğer ulaşım araçları, inşaat malze- meleri, tüketici elektroniği ve beyaz eşya gibi iş kol- larında dünyanın lider üreticileri arasında yer almaktadır. Ülkedeki sorunlardan birkaçını sayacak olursak % 12 oranında önüne geçilemeyen bir işsizlik, gelir dağılımındaki adaletsizlik, önlenemeyen % 25 oranında bir enflasyon ve eğitim sisteminde yapılan sık değişimler ile vasıflı eleman yetiştirilememesidir. Bu sebeple de diğer ülkelerle yarışabilecek bir ürün yelpazesinin bulunamıyor olması ülkeyi olumsuz etkilemektedir.
Türkiye’nin dış borcunun 450 milyar dolar olduğunu düşünürsek ve yukarda saydığımız nedenlerden dolayı katma değeri yüksek olan ileri teknoloji ürünler üretemediğimiz için borcun yüksek olması doğaldır. Ülkedeki işçi ücretlerinin düşük olması ve özelliklede Türk Lirasının, Dolar ve Euro karşısında son yıllarda değer kaybetmesi bu para birimlerini kullanan ülkelerdeki yatırımcılar açısından oldukça önemli bir etkendir. Düşük olmasına karşın yine de 10 milyar dolar yabancı yatırım çekmeyi başarmıştır. Fakat ülkemizin yapması gereken asıl çözüm katma değeri yüksek ve diğer ülkelerle rekabet edecek ürünlere yoğunlaşarak 15 milyar dolar olan ihracat rakamını artırması gerekmektedir.

AVRUPA BİRLİĞİ

Aralarında; Almanya, Avusturya, Belçika, Çek Cumhuriyeti, Danimarka, Estonya, Finlandiya, Fransa, Güney Kıbrıs, Hırvatistan, Hollanda, İngiltere, İrlanda, İspanya, İsveç, İtalya, Letonya, Litvanya, Lüksemburg, Macaristan, Malta, Polonya, Portekiz, Slovakya, Slovenya, Yunanistan, Bulgaristan, Romanya’nın bulunduğu 28 ülkeden oluşan bu birlikteki ülkelerin toplam borcu 15 trilyon dolar olarak gerçek- leşmiştir. Ancak bu ülkeler ayrı olarak G-20 ülkeleri arasında yer almak yerine b adı Avrupa Birliği Komisyonu olan bir toplulukla bu gruba dâhil olmaktadırlar.
Ülkelerin toplam GSYİH 13 trilyon dolar ve kişi başı geliri ortalama 40 bin dolar civarındadır. En çok borcu olan ülke ise 350 milyar dolar ile Yunanistan’dır. Türkiye yani ülkemiz bu birliğe dâhil olmak için çaba sarf etmektedir. Fakat her seferinde komisyon tarafından bir sebep bulunarak isteği geri çevrilmektedir. Son birkaç yıldır artık çabalamak yerine birliğin ülkemize muhtaç olduğu yönünde adımlar atılmaktadır.

YARARLANILAN KAYNAKLAR
– http://www.worldbank.org/
– https://tradingeconomics.com/
– https://www.indexmundi.com/
– http://www.ekodialog.com/
– https://www.halimiz.com/
– https://tr.wikipedia.org/wiki/Vikipedi
– https://dogruhaber.com.tr/
– http://www.mfa.gov.tr/default.tr.mfa
– https://eb.ticaret.gov.tr
– https://gezimanya.com/
– https://konupara.com/