Küresel Cinsiyet Eşitsizliği Nedir? Eşitsizlik Raporu
Küresel Cinsiyet Eşitsizliği Nedir? Eşitsizlik Raporu

Küresel Cinsiyet Eşitsizliği Nedir? Eşitsizlik Raporu |2023

Küresel Cinsiyet Eşitsizliği ve Eşitsizlik Raporu

Cinsiyet Eşitsizliği

İnsanlık tarihinin başlangıcından beri süregelen erkek hegomanyasının hüküm sürdüğü toplumlar varlık göstermiştir. Bunun nedeni ise birçok etkeni içinde barındırmaktadır. Dini vecibeleri temel alan kültürlerde, farklı mitolojilerde ya da herhangi bir inanç kaynağı olmasa dahi o toplumda baskın olan normlar da kadın ve erkeğin biyolojik farklılıkları itibariyle hiyerarşik düzen de kadın, kaçınılmaz olarak alt basamak da yer almıştır. İnsan anotomisinden kaynaklı erkek cinsinin fizyolojik üstünlüğü kadın ve erkeklerin toplumsal rollerinin farklı yönlerde evrimine sebep olmuştur. İlk çağlardan beri oluşan bu algı modern zamanlara dek farklı şiddetler de devam etmektedir.

Erillik ve dişilik arasındaki farklılaşmaya cinsiyet denilmektedir. Bireylerin genetik özelliklerinin farklılaşmasından dolayı toplum tarafından biçilen rollere toplumsal cinsiyet denir. Cinsiyet kavramına birçok toplum tarafından farklı anlamlar yüklenmiştir. Demokrasilerin gelişmesi neticesinde yaşama biçimi değişerek bireylerin hak ve özgürlükleri genişlemeye başlamıştır.

Takribi yıllarda Sanayi Devrimi ile birlikte işgücü açığının artması ile birlikte kadınların ekonomik faaliyetlere katılımı hız kazanmıştır. Bu süreç ile geçmişten beri süregelen cinsiyet ayrımcılığı işgücü piyasasında da ortaya çıkmıştır.

Toplumsal cinsiyet eşitsizliği toplumsal, ekonomik ve politik alanda farklı sınıflandırmalar ile ortaya çıkan eşitsizliği vurgulamaktadır. Bu bağlamda eşitsizliğin yansıması olarak bireyler arasında;

  • Ekonomik ve siyasal faaliyetlere katılabilme imkanları
  • Eğitim fırsatları
  • Mülkiyet olanakları
  • Kaynaklara ulaşabilme kolaylığı ve optimum dağılım
  • Sosyal güvenceye sahip olabilme olanakları
  • Gelir adaletsizliği

şeklindeki temel problemlere, cinsiyete dayalı ayrımcılığın sonucu olarak ortaya çıkmaktadır. Nitekim bu sorunların detaylandırılmasında farklı bakış açıları ele alınmıştır. Sosyoloji biliminin ortaya koyduğu yaklaşımlar;

  • Fonksiyonalist Yaklaşım
  • Çatışmacı Yaklaşım
  • Feminist Yaklaşım
  1. Liberal Feminizm
  2. Sosyalist Feminizm
  3. Radikal Feminizm
  • Etkileşimci Yaklaşım

Fonksiyonalist yaklaşımın temel prensibi, kadın ve erkeğin genetiğinden gelen farklılık yatmaktadır. Bu farklılık sonucu cinsiyete bağlı yüzeysel işgücü paylaşımının ortaya çıktığı görüşünü savunmaktadır. Cinsiyetten kaynaklı güç uyuşmazlığının ve bu gücü elinde bulunduran kişiler ile daha güçsüzler arasındaki kavgayı anlatan yaklaşıma Çatışmacı Yaklaşım denilmektedir.

Feminist yaklaşım da ise cinsiyet eşitsizliğine ve ataerkil toplum yapısına tepki olarak çıkmış ve eşitliği savunan bir hareketi ifade etmektedir. Köken olarak Feminizm hareketi 19. Yüzyıl’ da özellikle Avrupa ve Amerika’daki kadınların maruz kaldığı adaletsiz tutumlara karşı ortaya çıkmıştır. Özellikle Radikal Feminizm fazlasıyla protest bir akımdır.

Etkileşimci yaklaşım ile anlatılmak istenen öğreti ise insanın doğuştan kazandığı biyolojik cinsiyeti olduğu, toplumsal cinsiyet ise bir süreç içerisinde toplumdaki sosyal yapı da elde ettiği kazanımlar ile elde ettiği bir unvan olduğu yani sonradan kazanıldığını ifade etmektedir.

Bu makale ilginizi çekebilir:   Şehir Hastaneleri Nedir? Türkiye Hastane Modeli |2023

Küresel Cinsiyet Eşitsizliği Raporu

Kalkınmanın ölçütü olarak kullanılan Gayri Safi Yurtiçi Hasıla göstergesinin yetersiz olduğu saptanmıştır. Bu bağlamda 1990 yılından itibaren Birleşmiş Milletler tarafından düzenli olarak her yıl cinsiyet kavramına da katarak İnsani Gelişme Endeksi’ni (HDI) yayınlamaya başlamıştır. İlerleyen süreçte Birleşmiş Milletler, İnsani Gelişmişlik Endeksi’ni daha geniş kapsamda değerlendirerek Cinsiyete Bağlı Gelişmişlik Endeksi’ni (GDI) yayınlamaya başlamıştır.

1995 yılından itibaren yürürlüğe giren bu endeks, HDI’ den farklı olarak kadın ve erkekler için ayrı ayrı hesaplanma yöntemine gidilmiştir. Erkek ve kadınlar arasındaki eşitsizliği ön planda tutarak belirli boyutlarda kadınların elde ettikleri kazançları ifade etmektedir. 1995 yılında HDI baz alınarak Cinsiyeti Güçlendirme Ölçüsü (GEM) oluşturulmuştur. Daha çok kadınların özgürlük alanlarını ölçmek için kullanılmaktadır.

Bu iki endeks ve ölçüte ilave olarak Birleşmiş Milletler tarafından 2010 yılında İnsani Kalkınma Endeksi raporunda Cinsiyet Eşitsizliği Endeksi (GII) göstergesi sunulmuştur. Tamamen cinsiyet eşitsizliği olgusu üzerinde duran bu endeks yaygın olarak kullanılmaktadır. Bu endeksler dışında Dünya Ekonomik Formu tarafından 2006 Küresel Cinsiyet Eşitsizliği Endeksi geliştirilmiştir. Bu endeks ile ülkelerdeki cinsiyet eşitsizliğini farklı gelir grupları ve farklı statüye sahip bireyleri, bölgeler arası mukayese yapabilme imkanı vermesi için rapor şeklinde sunulmaktadır.

Son olarak Dünya Ekonomik Formu tarafından 2018 yılında yayınlanan Küresel Cinsiyet Eşitsizliği raporunda Türkiye, 149 ülke arasında 130. sırada yer almıştır. İlk sırada İzlanda, sonra sırasıyla Norveç, İsveç ve Finlandiya bulunurken, dünya üzerinde cinsiyet ayrımcılığının en çok olduğu ülke ise Yemen olmuştur.

Kaynakça

  • Dr. Kavas A. (2018) Karşılaştırmalarla 81 İl İçin Toplumsal Cinsiyet Eşitsizliği Karnesi. TEPAV (Mart 2018)
  • Doğan B. (2018) Cinsiyet Eşitsizliği ve Ekonomik Büyüme İlişkisi. Gaziantep Üniversitesi İktisat Anabilim Dalı Tez Çalışması (Şubat 2018)
  • Aytekin B. (2014) Toplumsal Cinsiyet Eşitsizliği Kuramı. İnönü Üniversitesi İktisat Anabilim Dalı Tez Çalışması (Kasım 2014)
  • https://tr.euronews.com/2018/12/21/cinsiyet-esitligi-raporu-turkiye-149-ulke-arasinda-130-uncu-sirada