Çok Uluslu Şirketler

Çok Uluslu Şirketler ve Ekonomiye Etkileri

Çok Uluslu Şirketler

1980 yılından itibaren dünya ekonomisine baktığımızda mevcut sistemle birlikte küresel bir sistemin oluştuğunu görmekteyiz. Bu sistemin gelişimiyle liberal anlamda pek çok engelin kaldırılması ekonomi politikalarının bu düzende bir faaliyet alanı bulmasını hayata geçirmiştir. Süreç devamında mal, hizmet ve dış ticaret gibi alanlarında önü açılmış ve bunlara yönelik her türlü kaldırılması yönünde de adımlar atılmıştır.
Bu dönemde küresel ticarete paralel olarak gelişmekte olan ülkelere yabancı yatırımların yapılması o ülkede yabancı yatırımların artışına olanak sağlamaktadır. Ancak bu yatırım akışının gelişmekte olan ülke ekonomisine avantajı olduğu kadar nadirde olsa ekonomik krizlere yol açmaktadır. Dolayısıyla içerden dışarıya doğru yapılan bu yatırımlar hızla artış göstermiş ve devamı olarak da Çok Uluslu Şirketler(ÇUŞ) ön plana çıkmaya başladılar. Bu şirketlerin ana amacı ise emek girdisinin yoğun olduğu malların üretiminde ucuz emekten yararlanmak için üretimlerini diğer ülkelere kaydırmaktır. Böylelikle yabancı yatırımlar küreselleşme sürecindeki olumsuz yönünü de ortaya çıkarmışlardır. Örneğin, Amerikan MC DONALS şirketi de bu amaç doğrultusunda Çin’de ucuz girdiyle elde edilen emeği sömürmüştür.

Çok Uluslu Şirketler Nedir?

Çok uluslu şirketlerin tarihsel dönemine baktığımızda bu şirketlerin 1960’lardan sonra hızla yaygınlaştığını görmekteyiz. Bu ulus ötesi şirketlerin öncüleri arasında ilk sırada ABD şirketleri olurken onları Batı Avrupa, Güney Kore ve Japonya izlemişlerdir. Bu ulus ötesi sermaye firmalarını tanımlamak gerekirse ‘Çok Uluslu Şirket birden fazla ülkede varlığını sürdüren, o ülkede üretim, dağıtım ve pazarlama yaparak aktif bir role sahip olan ve bulunduğu ülkede denetim sağlayan firmadır’.

Çok Uluslu Şirketlerin Özellikleri

Çok Uluslu Şirketlerin farklı kişiler tarafından yapılan tanımlarının içerisinde vurgulanmayan bazı temel özellikleri vardır. Bunlar;
-Çok Uluslu Şirketler, birden çok ülkede mülkiyetlerinin yanı sıra faaliyet açısından da aktif olmalılardır.
-Faaliyet alanları mal ve hizmetin üretimini uluslararası düzeyde yapmak olup aynı zamanda doğrudan yatırım, pazarlama ve organizasyon aktarımı yaparlar.
-Finansman yapıları oldukça güçlü bir yapıdadır.
-Üstün bir teknoloji ile evrensel şirket stratejisine sahiptirler. Ve yapılan araştırmalar kendi içlerinde araştırma-geliştirme birimi tarafından yürütüldüğü için donanımlı bir yapıya sahiptirler.
-Şirket bütünlüğü, karı ve ekonomik çıkar ilişkilerinin uluslararası anlamda maksimize edilmesi temel ilkedir.
-Şirket sermayesi bakımından özel sermayeye sahiptirler.
-Çok Uluslu Şirketler gerçekleştirdikleri faaliyetlerini ve yönetimlerini merkezi kararla kontrol ederler.
-Çok Uluslu Şirketler gelişmişlik veya az gelişmişlik farkı gözetmeksizin faaliyet alanlarında etkin bir rol oynarlar.

Çok Uluslu Şirketlerin Dış Ticaretteki Önemi

Başta ABD kökenli Çok Uluslu Şirketlerin yeni gelişmiş ülkelere gelip dışa açılmalarını artırmaları iki nedene bağlıdır. Birincisi, bir ülkede Çok Uluslu Şirket olgusu bulunduğu zaman o ülkeye yapılan baskılar artar. İkincisi de yeni gelişmiş ülkelerin bulundukları bölgeye daha fazla ÇUŞ çekebilmeleri için buna yönelik özendirici politikalar geliştirmeleridir.

Özellikle sermaye anlamında niteliksiz olan az gelişmiş ülkeler bu tür yatırımlara daha fazla ihtiyaç duyduğundan o ülkelerin dışa açılmasında önemli bir etkendir. Bu ülkeler daha fazla sermaye çekebilmek amacıyla yabancı yatırımcılara bütün olanakları sunmakla birlikte onların ülke içinden çıkmaması için teşvik edici politikalar uygulamaktan da geri kalmamaktadırlar.

Sermaye kıtlığı dışında ticaret artışları da yeni gelişmiş ülke kökenli Çok Uluslu Şirketlerin globalleşmesinin bir nedenidir. Çok uluslaşma sonucunda ücret artışı nedeniyle ihracatın azalması engellenirken küçük şirketlerin sağladığı kar ve ithalat aktarımları büyük katkı sağlamaktadır. Bu durum şirketlerin maliyetlerini düşürdüğü gibi karını da artırmaktadır. Son olarak bütün bunların yanı sıra Çok Uluslu Şirketler, gelişmekte olan ülkelerin çalışma şartlarını iyileştirmekte, mevcut bilgilerini aktarmakta, iş verimliliğini artırmakta ve maliyetleri azaltmakta olup ülke ekonomisi açısından büyük rol oynamaktadır. Bu etkileri daha ayrıntılı bir şekilde incelemek gerekirse;

Bu makale ilginizi çekebilir:   2008 Krizi ve Türev Araçların Rolü

Gelişmekte Olan Ülkelere Etkileri

1970’li yıllarda ABD, Avrupa ve Japonya gibi belli başlı ülkelerde üretilen emek yoğun malların üretiminde ucuz emekten faydalanmak için Çok Uluslu Şirketler emeğin yoğun olarak kullanıldığı sanayi dallarını gelişmekte olan ülkelere aktarmışlardır. Bu süreçte hem düşük ücretlerden dolayı genel ücretlerin payı düşürülmüş hem de nitelikli olmayan emek kullanıldığı için mevcut ücretlerin içindeki niteliksiz emek payı da azaltılmıştır. Bu yüzden emek yoğun sanayi mallar için ücretlerin düşürülmesinin yanı sıra sosyal giderlerin azaltılmasının ve işçi becerilerinin üst düzeyde olmasının amaçlandığı ülkeler tercih edilmiştir. Bu olgu gelişmekte olan ülkelerin mamul ihracatçısı olmalarında en önemli etken olarak rol oynamıştır.

Öte yandan Çok Uluslu Şirketlerin gelişmekte olan ülkeleri seçmelerindeki bir diğer önemli neden ise yatırım ikliminin uygun olmasıdır. Yatırım ikliminin uygunluğu doğrudan işçi haklarıyla ilişkilidir. Yatırım yapılmak istenecek ülkede sosyal harcamalar, politika uygulamaları düşük seviyedelerse ve siyasi iktidar bu seviyenin düşük kalacağına dair güvence veriyorsa o ülkede yatırım iklimi uygun demektir. Ancak işsizliğin giderek arttığı, sosyal harcamaların yükseldiği ve bunların sonucunda gelir dağılımı bozukluklarının meydana gelmesi durumunda şirket daha elverişli bir ülkeye kaydırılabilmektedir. Ayrıca verimliliği düşük sermaye, daha düşük ücretli bir başka ülkeye kaydırılarak verimliliği artırılabilir. Diğer yandan bu ülkelerde kullanılan bir kısım tüketim malları gelişmekte olan ülkelerden daha ucuza elde edilerek o ülkelerdeki ücretlerin aşağı çekilmesi sağlanmıştır. Bu müdahalelerle karın düşürülmesinin de önüne geçilmiştir.

Son olarak, gelişmekte olan ülke ekonomilerinde sermaye birikiminin yeterli olmamasından dolayı kaynaklanan bir diğer sorun ise yatırımların azalması ve istihdam sorunlarının meydana gelmesidir. Bu ülkelere yatırım yapan şirketler yöneticilerini kendileri getirmekte ve alt düzey çalışanları ise diğer yatırım yaptıkları şirketlerden tedarik etmektedirler. Bu sayede mevcut istihdam açığını gidermektedirler. Yapılan bu iyileştirme işsizliğin azalması ile birlikte gelir etkisi yaratmakta ve ekonominin büyümesi sağlanmaktadır. Ve ayrıca gelişmekte olan ülkelere yapılan ÇUŞ yatırımlarının yeni yatırım olması yani mevcut yatırımın şirket birleşmeleri ve satın almaları yoluyla olmaması istihdam artırıcı bir etki yaratır.

Gelişmiş Ülkelere Etkileri

Çok uluslu şirketlerin uluslararası ticaretteki payı oldukça büyüktür. Bu payın büyük bir kısmı gelişmiş ülkelere aktarılmaktadır. Çünkü çok uluslu şirketlerin gelişen ülkelerde yaptıkları yatırımın yarısı madencilik alanında gerçekleşmektedir. İmalat sanayiindeki yapılan yatırım oranı oldukça düşüktür. Buna karşın gelişmiş ekonomilerde payın büyük bir kısmı imalat sanayiinde yapılan yatırımdan oluşmaktadır.

Fakat gelişmiş ekonomilerdeki politika ve sosyal yapının bütünleşmiş olması Çok Uluslu Şirketlerle ilişkilerinde pek fazla etki yaratamamaktadırlar. Tam tersi gelişen ülke ekonomileri çeşitli ekonomik yapılarda duyarlı olduklarından dolayı Çok Uluslu Şirketlerle ilişkilerinde politik açıdan etki altında kalabilmektedirler. Bu nedenle gelişen ülkeler yatırım ve teknoloji açısından pek çok katkı sağladığı için Çok Uluslu Şirketlerden fayda sağlamaktadırlar. Çok Uluslu Şirketler gelişmiş ülkelere yabancı yatırımcının gelmesi ve emeğin iyi kullanımı için olanak sağlamaktadırlar.

Çok Uluslu Şirketlerin bazı gelişmiş ülkelerde uyguladığı ithalatı kısıtlayıcı politikalar başarısız kalmış ve bu ülkelerdeki Pazar payını düşürmüştür. Dolayısıyla Pazar payının düşmesi daha az nüfus anlamına geldiği için bu da milli gelirin düşük seviyelerde olmasına yol açmaktadır.

Çok Uluslu Şirketlerin Dünya Ekonomisindeki Yeri

Son yıllarda globalleşme sürecinin artması, uluslararası ticarette kısıtlamaların kalkması ve piyasa ekonomisinin küresel boyutunun dünyanın her yerinde ivme kazanması ile Çok Uluslu Şirketler işlev ve faaliyetleri açısından uluslararası yatırımların düzeyini ve bölgelerin uygunluğunu belirlemektedirler. En önemli aktörlerinden biri olan teknoloji aktarımı yapmaları bu şirketlere dünya ekonomisindeki birçok ülkenin kapılarını açmalarına neden olmuştur. Dolayısıyla sermaye ve teknoloji alanında yaptıkları bu yatırımlar sayesinde ülkelerin rekabet güçlerini ve refahlarını artırmayı başarmışlardır.

Bu makale ilginizi çekebilir:   Arjantin Ekonomik Krizi ve Nedenleri

Çok Uluslu Şirketler, şirket merkezinin bulunduğu ülkeler açısından büyük önem taşımaktadırlar. Ancak ana ülke açısından bakıldığında şirketin yabancı ülkedeki verimliliği merkez ülkeye göre daha azdır. Bunun da temel nedeni, ülke içine gelen yabancı yatırımcıların işgücü verimliliğinin daha fazla olmasından dolayı yerli üreticilere kıyasla daha fazla karlılık elde etmeleridir. Ve bu yüzden Çok Uluslu Şirketler küresel ekonomide refahı artırmada önemli bir role sahiptirler.

YASED 2017 Dünya Raporu verilerine baktığımızda, 2017 yılında doğrudan yabancı yatırım akışlarının oranında %23’lük bir azalma görülmekte ve bu düşüş o dönemde yaşanılan politik istikrarsızlık ve zayıf büyümeden kaynaklanmaktadır. Aynı yıl içinde satın alma ve birleşmelerdeki %22 oranındaki düşüş beraberinde sıfırdan yatırım rakamlarının da düşmesiyle sonuçlanmıştır.

Son açıklanan Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği 2018 verilerine baktığımızda ise, 2018 Ocak-Kasım döneminde yabancı sermaye oranı %72.92 ile bir önceki yıla göre ciddi bir artış göstermektedir. 2018 yılında kurulan yabancı sermayeli şirket sayısı 11.085 olarak gerçekleşmiştir. Yine aynı dönemde yabancı sermayeli şirketlerin Türkiye’ye gelip ortaklık kurduğu şirket sayısı 2.709.814.116’dır. Ancak sermaye akışlarının artmasına karşın dış ticaret açığı 2018 yılında 604 milyon dolar olarak en yüksek seviyesini görmüştür. Bu tezatlığın nedeni ise yapılan yatırımların büyümeyi es geçip sadece cari açığın finansmanına katkı sağladıkları için gelen yabancı sermayeler sadece kar transferi yaptılar. Sonuç olarak da dışarı ciddi bir fon akışı gerçekleşti.
Doğrudan yatırımların ülkelere göre dağılışına baktığımızda;

2018 OCAK-EKİM 2017 OCAK-EKİM
HOLLANDA 46,7% ABD 27,3%
ABD 22,8% HOLLANDA 24,7%
İNGİLTERE 7,2% İNGİLTERE 10,1%
ALMANYA 3,2% AZERBAYCAN 9,8%
İSVİÇRE 2,3% ALMANYA 5,6%
AZERBAYCAN 1,5% BİRLEŞİK ARAP EMİRLİĞİ 2,6%
BOSNA HERSEK 1,2% CEZAYİR 1,7%
AVUSTURYA 1,0% BULGARİSTAN 1,6%
MALTA 0,9% İSVEÇ 1,3%
FAS 0,9% KAZAKİSTAN 1,3%
RUSYA 0,8% İSVİÇRE 1,1%
İTALYA 0,8% FRANSA 0,9%
LÜKSEMBURG 0,6% İTALYA 0,9%
İSPANYA 0,6% LÜKSEMBURG 0,9%
YUNANİSTAN 0,6% PORTEKİZ 0,9%
Giden doğrudan yatırım

toplamı, milyon $ 3.394

Giden doğrudan yatırım

toplamı, milyon $ 2.510

Giden doğrudan yatırımlarda Hollanda’nın öne çıktığı görülmektedir. 2018 Ocak-Ekim dönemi verileri incelendiğinde 2017 yılına nazaran giden yatırımlar 844 milyon dolar artarak 3.394 milyon dolar olarak gerçekleşmiştir. 2018 Ocak-Ekim döneminde sırasıyla Hollanda, ABD ve İngiltere’ye %46,7, %22,8 , %7,2 milyon dolarlık yatırımlar gitmiştir. Bir önceki yıla baktığımızda her üç ülkede de bu oranların azaldığı görülmektedir.

GELEN DOĞRUDAN YATIRIMLAR (%)

2018 OCAK-EKİM 2017 OCAK-EKİM
HOLLANDA 12,1% HOLLANDA 24,9%
İTALYA 10,3% İSPANYA 23,1%
AVUSTURYA 9,4% AZERBAYCAN 7,9%
İNGİLTERE 7,6% AVUSTRALYA 7,3%
AZERBAYCAN 6,8% AVUSTURYA 4,7%
ABD 6,0% ALMANYA 4,0%
LÜKSEMBURG 6,0% BELÇİKA 3,6%
ALMANYA 6,0% JAPONYA 3,0%
FRANSA 5,2% İNGİLTERE 2,7%
DANİMARKA 3,9% ABD 2,2%
HONG KONG 3,5% İTALYA 1,9%
İSPANYA 3,3% ÇİN 1,8%
KATAR 3,3% KATAR 1,7%
KUVEYT 3,0% FRANSA 1,7%
NORVEÇ 2,3% LÜKSEMBURG 1,4%
Gelen doğrudan yatırım

toplamı, milyon $ 4.787

Gelen doğrudan yatırım

toplamı, milyon $ 6,269

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Gelen doğrudan yatırımlarda yine Hollanda, İtalya ve Avusturya yer almaktadır. Ancak bir önceki yılın aynı döneminde İspanya ilk üçte iken 2018 yılının aynı döneminde sert bir düşüşle 12.sıraya gerilemiştir. 2018 Ocak-Ekim dönemindeki gelen 4,787 milyon dolarlık yatırımın %12,1’i Hollanda, %10,3’ü İtalya, %9,4’ü ise Avusturya’dır. 2017 Ocak-Ekim dönemindeki toplam 6.269 milyon dolarlık gelen doğrudan yabancı yatırımın 2018 yılında 4,787’ye gerilediği dikkat çekmektedir.

Türkiye Ekonomisinde Çok Uluslu Şirketler

Çok Uluslu Şirketlerin global dünya ekonomisinde önemli etkilere sahip oldukları bilinmektedir. 2.Dünya Savaşı döneminden günümüze kadar ki geçen süre zarfında Çok Uluslu Şirketler büyük bir gelişme göstermişlerdir. 2000’li yıllara kadar düşük düzeyde bir seyir izleyen yurt içine yapılan doğrudan yatırımlar 2003 yılından sonra yükselmeye başlamıştır. 2004 yılındaki 2.785 milyon dolarlık yatırım 2005 yılında ciddi bir artış göstermiş ve 10.031 milyon dolara yükselmiştir. Bunun en büyük sebebi sermaye hareketliliğinin serbest kalması olup gelişme yolundaki ülkelere sermaye akışı yaratmıştır. Ancak böyle bir sermaye girişi olmasına rağmen Türkiye’de büyüme gerilemiştir. Nedeni ise Türkiye’ye gelen yabancı sermaye, yeni yatırımdan çok mevcut şirketleri satın almasıdır. Yani özelleştirmeler nedeniyle yeni yatırım yapılmadı ve yeni üretim kapasitesi yaratılmadı.

 

YILLAR

TÜRKİYE’YE GELEN

YATIRIMLAR

TÜRKİYE’DEN GİDEN YATIRIMLAR

2002 1.082 milyon dolar 143 milyon dolar
2003 1.702 milyon dolar 480 milyon dolar
2004 2.785 milyon dolar 780 milyon dolar
2005 10.031 milyon dolar 1.064 milyon dolar
2006 20.185 milyon dolar 924 milyon dolar
2007 22.047 milyon dolar 2.106 milyon dolar
2008 19.851 milyon dolar 2.549 milyon dolar
2009 8.585 milyon dolar 1.553 milyon dolar
2010 9.099 milyon dolar 1.482 milyon dolar
2011 16.182 milyon dolar 2.370 milyon dolar
2012 13.744 milyon dolar 4.106 milyon dolar
2013 13.563 milyon dolar 3.636 milyon dolar
2014 13.119 milyon dolar 7.050 milyon dolar
2015 18.002 milyon dolar 5.096 milyon dolar
2016 13.343 milyon dolar 3.147 milyon dolar
2017 10.922 milyon dolar 2.701 milyon dolar
2018 10.656 milyon dolar 3.821 milyon dolar

 

Bu yüzden de büyümeye herhangi bir katkısı olmadı. 2006-2007 ve 2008 yıllarına kadar bu artış istikrarlı bir şekilde devam etmiştir.2014 yılına geldiğimizde dönem ortalarında %22’lik bir düşüş yaşanmıştır. O dönemde görülen gezi olayları sonucu doların bir anda yükselmesi ve dolayısıyla TL’deki değer kaybının yatırımcılar açısından negatif algı oluşturmasına neden olması yatırımları azalttı. 2018 Kasım ayında yurt dışına yapılan yatırımlarda sert bir düşüş yaşanarak 5.096 milyon dolara gerilemiştir. Ancak bu düşüşe karşın yurt içine yapılan yatırım akışlarında artış gerçekleşmiştir. 2017 yılına geldiğimizde doğrudan yatırım akışları %23’lük bir düşüşle 10.922 milyon dolar olarak verilere geçmiştir. Bu düşüşün en önemli sebebi ise 2004 yılında olduğu gibi ülkeye gelen yatırımların büyümeyi teğet geçip sadece cari açığın finanse edilmesine yöneldiler. Günümüzde ise dışarı yapılan yatırımlarda artış gözlemlenmektedir ama ülkemize gelen yatırımlarda meydana gelen düşüş mevcut oranı korumaktadır.

Sonuç Olarak

1990’lı yıllardan itibaren doğrudan yabancı yatırımlar gelişmekte olan ülkeler açısından kalkınma aracı olarak kabul görmüştür. Ekonomik ortamı ve yatırımları göz önüne aldığımızda Çok Uluslu Şirketlerin sayısının bu denli artması küresel ekonomi açısından çok önemli olduklarını belirtmektedir. Türkiye özellikle son yıllarda yaşadığı ekonomik ve politik sorunlar nedeniyle yatırımlarını artırmak amacıyla ülke içine Çok Uluslu Şirketleri çekmek istemesi var olan gücünü tekrardan kazandıracaktır.
Dünya’da ABD, Çin gibi ülkelerin yatırım çeken ülkeler olarak ilk sıralarda yer almasına karşın Türkiye 27. sırada yer almaktadır. Bu gerilemenin temel sebebi Türkiye’ye gelen yatırımların genelde kok kömürü, rafine petrol, elektrik gaz üretimi ve nükleer yakıt imalatına yapıldığıdır. Türkiye’ye 2010 yılında yapılan yatırım iyileştirme çalışmalarıyla birlikte özelleştirme yoluyla yapılan yatırımların önü kesilmiş ve o yıl hiç özelleştirme yoluyla yatırım alınmamıştır. Ancak uygulanan tüm bu iyileştirici politikalar yeterli olamamıştır. Çünkü Türkiye’de işçi ücretlerinin yüksekliği, vergi yükündeki artış ve bunlara benzer engeller Türkiye açısından dezavantaj teşkil etmektedir. Tüm bu olumsuzlukların yanında ülkenin jeopolitik konumu, büyüme potansiyeli, nitelikli işgücü ve devlet teşvikleri yabancıların Türkiye’ye yatırım yapmasını olumlu yönde etkilemiştir.
Son olarak Türkiye, diğer tüm dünya ülkeleri gibi globalleşme sürecinde Çok Uluslu Şirketlerin ekonomi üzerindeki etkisine tanık olmaktadır. Dünya genelinde yapılan yatırımlarda Türkiye’nin de konumunu koruması ve küresel ekonomide yer alması yeni yatırımlarla Dünya ekonomisine avantaj sağlayacağı görülmektedir.

Bu makale ilginizi çekebilir:   En Çok Kullanılan 10 Kripto Para ve Özellikleri