Venezuela Ekonomisi Neden Battı? | 2023

Venezuela’da Ekonomisi

Venezuela ekonomisinin geçtiğimiz yıllar içinde nasıl battığını açıklamadan önce Venezuela’ya ilişkin bazı sosyo ekonomi göstergeleri inceleyelim.

Nüfus (2017) 31,98 Milyon
Yüzölçümü 916.445km 2
Para Birimi Venezuela Bolivarı
Resmi Dili İspanyolca
Başkent Caracas
Yönetim Şekli Federal Cumhuriyet
Devlet Başkanı Nicolas Maduro Moros
GSYİH (Cari,2017) 251,31 milyar ABD doları(tahmini)
Kişi başına GSYİH (PPP,2017) 14,544 ABD doları(tahmini)
GSYİH Büyüme Hızı (2017) -%12(tahmini)
Enflasyon oranı (2017) %2600+(tahmini)
İşsizlik Oranı (2017) %21,4 (tahmini)
İhracatı 28,1 milyar ABD doları(tahmini)
İthalatı 27,1 milyar ABD doları(tahmini)

Venezuela’da Sosyo-Demografik Yapı

Güney Amerika kıtasının kuzey kısmında yer alan Karayip Denizi ve Atlas Okyanusunda kıyıları olan 916.445 km² yüzölçümü, 31 Milyonun üzerinde nüfusa sahip olan bir ülkedir. İtalyan denizci Ameriga Vespucci bölgeyi İtalyancada küçük Venedik anlamına gelen Venezüella olarak adlandırmıştır. İspanyollar 1522de başlayarak Venezuela’yı sömürge haline getirmiştir. 1811’de Francisco de Miranda önderliğinde bağımsızlık mücadelesine başlamışsa da bunun başarıya ulaşması ancak 1821’de Simon Bolivarın önderliğinde mümkün olabilmiştir.1821 yılında Venezuela, Colombiya, Ekvator ve Panama ile birlikte Büyük Kolombiya Cumhuriyeti adı altında birleşik bağımsız bir devlet kurmuşlardır. 1830 yılında Venezuela bu birlikten çıkarak ayrı bir devlet konumuna geçmiştir. Bolivara duyulan büyük saygı dolayısıyla da ülkenin resmi adı Bolivarcı Venezuela Cumhuriyeti olmuştur.

Hugo Chavez Dönemi

Venezuela’nın Devlet Başkanlığı koltuğuna 1999’da oturan ve 2013 yılına kadar bu koltukta kalan Hugo Chavez bu dönem içerisinde dünyanın dikkatini hem siyasi fikirleri hem de ekonomik anlamda önemli işleriyle üzerine çekmiştir. Venezuela 1998’de Hugo Chavez’in devlet başkanlığına seçilmesine dek isminden sıkça söz edilen bir ülke değildi. Chavez’den önce ABD’nin en sadık müttefiklerinden birisi olan Venezuela Birleşmiş Milletlerde ve Amerika Devletleri teşkilatında her daim ABD çizgisinde oy vermiştir.

Chavez’den sonra ise Amerika karşıtı işler yapan, kendi ülkesinin menfaatlerine göre hareket edebilen petrol üzerine bir ekonomi kuran Venezuela ortaya çıkmıştır. Chavez halkın gözünde adeta bir kahramandı. 2013 yılında Hugo Chavez bir süredir mücadele ettiği kanser hastalığı yüzünden hayata gözlerini yumdu yerine ise Chavez’in en yakınındaki isimlerden birisi eski bir otobüs şoförü olan Nicolas Maduro geçmiştir. O günden sonrada Venezuela için pekte parlak olmayan günler gelmeye başlamıştır.

Maduro Dönemi

Venezuela dünyanın en tehlikeli ülkelerinden birisi olarak gösteriliyor. Başkent Caracas’ta her gün onlarca kişi hayatını kavga, gasp, hırsızlık yüzünden kaybediyor. İnsanlar evlerini korumak için birçok güvenlik önlemi almış durumda çünkü kolluk kuvvetleri olaylara yetişemiyor. Venezuela parası her geçen gün daha çok değer kaybediyor. Marketlerde insanlar alışveriş için kuyruklara giriyor ve sıra kendilerine gelse bile raflarda kendilerine bir şey bulamıyorlar.

2016 yılında yapılan bir ankete göre Venezuela’da yaşayan insanların %87si karınlarını doyuracak kadar para kazanamıyorlar ve yine insanların %84ü Maduro’nun makamından atılmasını istiyor fakat Maduro söylenilene göre, seçimlere hile karıştırarak hala iktidarda kalmayı başarabiliyor.

Peki Venezuela bu konuma nasıl geldi? Nasıl oldu da bulunduğu coğrafyada örnek gösterilen ülkelerinden birisiyken şuan insanların değersiz olan ülke parasından çanta yapıp sattığı bir ülke konumuna geldi? Venezuela’nın batması ile ilgili bir çok görüş paylaşılıyor.

Ekonomi Politikası Yanlışları

Bunlardan en önemlileri;

Popülizm 2 ve Hollanda hastalığı 3 Venezuela’yı batırdı. Hugo Chavez 1998 yılında yapılan seçimde %56 oranında oy alarak Venezuela devlet başkanı seçildi. Başlangıçta milletin desteğini alan politikalar tatbik etmiştir. Adına Bolivar misyon denilen bu programla fakirlere geniş çaplı yardımlar yaptı. 2002 yılında bir darbe girişimiyle iktidardan indirildiyse de iki gün sonra tekrar başkanlığa dönmeyi başardı. İlerleyen senelerde ekonomik hareketlerin ağırlığına sahip şirketleri Chavez’in adamları ele geçirmeye başladı.

Ulusal kalkınma fonu Fonden adıyla tümüyle Chavez’in talimatlarıyla işleyen parlamentonun onayı dışında denetimden uzak bir bütçe dışı fon kuruldu. Fonden ülkenin petrolden genel milyarlarca dolarlık gelirini sorgusuz sualsiz denetimden uzak bir şekilde çeşitli yatırım harcamalarına yönlendirdi. 2012 senesine gelindiğinde Fonden kamu harcamalarının yarısını yapar hale gelmişti. 2005-2012 yılları arasında 100 milyar dolayında para tamamlanamayan inşaatlara harcanmış bulunuyordu. Chavez bu fondan kendisini destekleyenlere paraları pay ediyordu. Muhalefet Fonden’e “Chavez’in rüşvet fonu “lakabını kullanmıştı. Fonden kanalı yardımıyla ülkeye hastane ve okul yapılıyordu.

Bu makale ilginizi çekebilir:   Meiji Restorasyonu Nedir? Japonya Ekonomisi |2023

Chavez defalarca halk oylamasıyla Anayasada değişimler yaptı. 2004 yılında Venezuela da kuvvetler ayrılığı fiilen ortadan kalktı son aşamada yüksek yargıda Chavez’in denetimine geçtikten sonra yargıçlar hükümete sormadan karar almamaya başladılar. Ülke ekonomisi petrole dayalı olmaya başladı, pek çok alanda üretim durdu yerine ithalat 4 geçti. Petrolden elde edilen gelirle her şey ithal edilir oldu. Ülkenin üreticileri ithalatçılığa başladı. Petrol fiyatı varil başına 100dolar dolayında iken sorunlar fazla gün yüzene çıkmıyordu. Petrol fiyatlarının yüksekliği Venezuela Bolivarı’nın aşırı değerli olmasına yol açmıştı bu da ülkenin üretim yerine ithalata dayalı bir ekonomi haline gelmesine yol açmıştı.

Venezuela Bolivar’ın değerlenmesinin de etkisiyle Hollanda hastalığı denilen ekonomik bir hastalığa yakalandı. Chavez’in ölümünden sonra görev başına geçen Maduro döneminde işler iyice karışmaya başladı. Petrol fiyatları 100 dolar düzeyinden 30 dolar düzeyine gerileyince sistem iflas aşamasına geldi. Venezuela artık petrol ihracat 5 ından yeterli gelir elde edemiyordu. İthalatı da yeteri seviyede yapamıyordu gerekli malların üretimi de yapılmadığı için fiyatlar artmaya başlamıştır.

Maduro popülist yöntemleri değiştirip tedbir alacağı yerde bu yöntemleri iyice ortaya koydu ve tavan fiyat 6 uygulamasına başvurdu bu durumda mallar raflardan çekildi ve karaborsa başladı. Ülkenin içinde yer aldığı siyasal, sosyal ve ekonomik problemleri gündeme getiren muhalefet liderleri değişik suçlamalarla tutuklandı. Medya sansüre tabii tutuldu ve eleştiri yapamaz duruma geldi bir süre sonra medyanın büyük bölümü el değiştirerek hükümet yanlısı ellere devredildi ve birçok olayın yayınlanması yasaklandı. Maduro yönetime karşı ekonomik savaş başlatıldığını öne sürerek tepkileri karşı devrim olarak nitelendirip cezalandırma yoluna gitti.

Venezuela’nın batmasıyla ilgili bir diğer görüşte Venezuela’ya Amerika’nın batırdığı yönünde. Chavez 1998 senesindeki seçimleri kazanıp başkan seçildikten sonra ABD ile Venezuela bağları yavaş yavaş bozulmaya başlamıştır. Bunda Chavez’in özellikle petrol ve diğer alanlarda ülkede faaliyette bulunan yabancı şirketlerin ödediği payları, vergileri arttırması ve Küba’nın verdiği destek etkili oldu. Chavez bu yolla sağladığı ek gelirle bir yandan fakirlere yönelik yardım programlarına girişirken bir yandan da sağlık, eğitim alanında yatırımlar yaparak halkın sempatisini toplamaya başladı. 11 nisan 2002de Silahlı Kuvvetler Komuta Kademesi, Başkanlık Sarayına intikal ederek Chavez’in istifasını istediler. İddiaya göre Chavez istifa etmeyi kabul etti.

Pedro Carmona Estanga başa geçti ve 1999 anayasasını askıya aldığını açıkladı. Carmona’nın kurduğu demokratik birlik hükümetine ABD yönetimi ve İspanya desteklerini açıkladı bu hızlı destek nedeniyle darbeyi ABD yönetiminin planladığı iddiaları ortaya atıldı. ABD yönetimi darbeyi desteklediğini resmen yalanlamamakla birlikte darbeden birkaç hafta önce darbe planlayıcılarıyla müzakerelerde bulunduğunu kabul etti.

13 nisan günü Chavez yanlısı 100.000 kişi devlet başkanlığı konutunun önünde toplanıp darbeyi protesto etti. Silahlı Kuvvetler’de Chavez yanlısı subaylarda Carmona’nın emirlerini dinlememeye başladı sonuçta Carmona başkanlıktan çekilmek zorunda kaldı ve 14 nisan günü Chavez yeniden başkanlık koltuğuna oturdu. Bu olaydan sonra Venezuela ABD ilişkileri bir daha sağlıklı zemine oturtulamadı.

2009 yılında Chavez’in Rusya da bir üniversitede yaptığı konuşmada ABD için kullandığı şu sözler gerilimi en üst düzeye çıkardı. ” Bütün tarih boyunca ABD imparatorluğundan daha terörist bir devlet görülmemiştir. Yankee imparatorluğu çökecektir ve bu çöküş bu yüzyıl içinde olacaktır.” 2010 yılında Venezuela ve ABD büyük elçilerini karşılıklı olarak çektiler ve o tarihten sonra bir daha birbirlerine elçi yollamadılar.2013 yılında Chavez’in ölümünden sonra yerine geçen Maduro döneminde de bu ilişkiler düzelmediği gibi daha da kötüye gitti. 2014 yılında ABD Venezuela hükümetinin protestoculara karşı şiddet kullandığı gerekçesiyle Venezuela’ya ekonomik ambargo başlattı bir yandan ABD’nin ambargosu bir yandan petrol fiyatlarındaki hızlı düşüş ihracatının %95’e yakını petrol ihracatına dayanan Venezuela’nın ekonomik çöküşünü hızlandırdı.

Bu makale ilginizi çekebilir:   Başkalarına Hediye Vermek Bizi Bencil Yapar Mı?

Venezuela petrol rezervleriyle çok zengin bir ülke olması gerekirken fakir bir ülke konumuna düşmüştür. Öyle ki günümüzde Venezuela da ciddi bir ekonomik kriz görülmektedir. Enflasyon 7 ve faiz 8 durmadan artmış ve ülke çöküşün eşiğine gelmiştir. Venezuela bugüne kadar birçok petrol zengini ülke gibi kötü yönetilmiştir. Başlattığı altyapı ve konut projelerinin çoğunu tamamlayamamıştır. Ülkedeki enflasyon oranı her sene katlanarak yükselmiştir. Ülkede yaşayan vatandaşların hayatlarını sürdürebilmek için lazım olan gıda ve ilaçları bulunamaz hale gelmiştir.

Venezuela’ya baktığımızda aslında ciddi bir petrol rezervinin üstünde oturan bir ülkenin böyle vahim bir kriz içinde olması ve bunu çözemediği noktada nelerle başa çıkmaya çalıştığına bakalım. Özellikle 1998’den sonra Chavez’in başkan seçilmesinden sonra aslında ilk yıllar hiçte fena değildi. Chavez’in oldukça popülist politikaları vardı. Gelir dağılımını düzeltmeye yoksulluğu azaltmaya ilişkin bazı çalışmaları oldu.

Halk tarafından da bunlar oldukça olumlu karşılanmıştı. Fakat devam eden yıllarda özellikle fiyat kontrollerinin artması, Chavez’in petrol konusundaki politikaları petrol sektörüne ilişkin politikaları , enflasyon, artan yoksulluk, artan harcamalar ile birlikte finansal zorlukların yükseldiğini ve hükümetin ciddi bir krizle yüz yüze kaldığını görüyoruz. Böyle yüksek enflasyona sahip yüksek işsizlik oranına sahip yolsuzlukla ve yoksullukla başa çıkmaya çalışan bir Venezuela’yı devraldı yeni başkan Maduro.

Maduro ikinci kez geçtiğimiz mayıs ayında tekrar başkan seçildi ama Chavez’den devraldığı ekonomiyi toparlayabilmiş değildi tam tersine krizin daha da Maduro döneminde derinleştiğini görüyoruz. Baktığımız zaman aslında uzmanların yorumları Venezuela hakkında evet bir sürü problem var. Petrol piyasası ile ilgili problemler ve bu uygulanan politikalarla ilgili problemler, siyasi problemler var. ABD ile arasındaki sorunlar AB ile arasındaki problemler batı ile arasındaki problemler, çözülememiş pek çok problem var. konut krizi, kıtlık gıda ve ilaç kıtlığı gibi noktalar. göçler , artan suç oranları gibi bir sürü problem ile uğraşıyor Venezuela.

Bunların içerisinde uzmanların belirttiği nokta esasında sürekli olarak batıyı suçlayan Venezuela krizi uzun bir süre kabullenemedi yani gerçekten bir krizin içerisinde olduğunu kabullenip buna göre çözümler üretmekte geç kaldığı söyleniyor.

Krizin ana sebepleri; petrol tarafı kuşkusuz ilk bahsedilmesi gereken nokta Venezuela da çünkü Venezuela’nın en büyük gelir kaynağı,can damarı petrol konusu. 1960lara dönüp baktığımızda OPEC’in ilk kurulduğu dönemlerde Venezuela 2.5 milyon varilin üzerindeki üretimiyle en çok üretim yapan ülke siydi OPEC’in , hatta ve hatta yıllar içerisinde bu üretim 3.7-3.8 milyon varil civarlarına kadar yükseldiğini gördük Venezuela tarafında fakat uygulanan yanlış politikalarla, düşen petrol fiyatları ve birçok şeyin üst üste geldi petrol piyasasında Venezuela’nın. Venezuela’nın öyle bir petrol rezervi var ki 300milyar varillik dünyanın kanıtlanmış en büyük petrol rezervine sahip ülkedir. Bu şu anda petrol piyasasına yön veren OPEC’in en güçlü ülkesi Suudi Arabistan’dan bile daha büyük bir kapasitedir.

Hiperenflasyon

Chavez, Başkan seçildikten sonra 98’de 2001 yılında ülke içerisindeki rafinerilerin tümünü devlete bağladı buda tabi ki yabancı yatırımcıların hoşuna gitmedi. Yatırım planlarını altüst etti bundan 1 yıl sonra PDVSA isimli ülkenin petrol devi Venezuela’nın petrol şirketi ülkenin devlet elindeki petrol şirketi PDVSA işçileri greve gittiler diğer bütün şirketlerde PDVSA’ya bağlandığı için petrol işçilerin greve gittiği görüldü. Bunu takip eden dönemde Chavez geri durmadı ve 19.000 PDVSA işçisini işten çıkardığını açıkladı takip eden yıllarda

Chavez ülke içerisinde varlık gösteren yabancı petrol şirketlerinin operasyonel çoğunluk paylarını da PDVSA’ya aktardıklarını açıklamıştır. Haliyle bu durum her ne kadar devlet gelirlerini artırmak amacıyla yapıldığı söylense de sonucuna baktığımızda yabancı yatırımcıları kaçırdı. Yabancı yatırımcıların kaçması sadece gelir anlamında değil operasyonel anlamda da petrol piyasasına da ciddi bir sekte vurdu Venezuela’da devam eden yıllara baktığımızda 2014 yılında Maduro döneminde petrol fiyatlarındaki düşüşle beraber ciddi sıkıntılar devam etmeye başladı zaten Chavez döneminde ciddi bir darbe almış olan petrol sektöründe petrol fiyatlarının da düşmesiyle beraber Venezuela para birimin değer kaybetmesi, hiperenflasyon ve döviz rezervlerinin azalması gibi noktalar yukarıda çıkınca burada gıda kıtlıklarının, ilaç kıtlıklarının yine arttığını ve öne çıkan en büyük problemlerden biri olduğunu biliyoruz. Dolayısıyla ikinci noktada burada yaşanan kıtlıklar mevzusudur.

Bu makale ilginizi çekebilir:   Kodak Antitröst Davası

Döviz rezervleri azalınca ithal edilen ürünlere ulaşmakta gittikçe vatandaşlar için zor olmaya ve pahalı olmaya başladı. Karaborsanın çoğalması, fiyatların durumuna baktığımız zaman ürünlerde her ay neredeyse ortalama fiyatların iki katına çıktığı görülüyor. Geliri oldukça düşük olan aylık gelir neredeyse 1 dolar civarında olan Venezuela halkının temel ihtiyaçlarına bile erişmesinin güç hale geldiğini görüyoruz aynı şey sağlık sektörü içinde geçerli sağlık hizmetlerine ve ilaçlara erişebilirlikte mümkün olmuyor çoğu halk için dolayısıyla halkın sosyal hayatında temel ihtiyaçlarını karşılamada ciddi sıkıntıları var.

İthalata baktığımızda son 1 yılda ithalatın %50 daraldığı görülmekte halkın %90ı yoksulluk içinde yaşıyor bu verileri bir araya koyduğumuzda oldukça mutsuz sıkıntıda bir halk var. Elindeki varlığı değerlendiremeyen bir hükümet var tüm bunlarla beraber petrol tarafındaki gelişmelerle beraber bir hiperenflasyon konusu var. Ülke resesyon 9 da son dönemlerde sürekli olarak daralıyor. 2017 rakamlarına baktığımızda %2600lük bir enflasyon vardı bu yıl için beklenen enflasyon rakamı %1 milyon civarında olduğudur. Dolayısıyla ciddi bir hiperenflasyonla karşı karşıya olan bir hükümet var. Ancak Maduro hükümeti hala daha bu konuda ABD’yi, emperyalist Batı’yı, kapitalist ülkeleri suçluyor.

Hükümetin yapısal reformlar gerçekleşmeli özellikle petrol piyasasıyla ilgili yeni uygulamalar olmalı.

ABD ve AB ülkeleri Maduro’nun bir diktatör olduğunu savunuyorlar ve bu ülke ile olan ticari ilişkilerin kısıtlanması yönünde kararlar almışlardır. Fakat ABD petrolünün %10unu Venezuela’dan alıyor. Dolayısıyla ülkenin hala en büyük müşterisi konumundadır.

Venezuela’nın ciddi anlamda borçluluk oranı olduğunu belirtmekte fayda vardır. 2017 Kasım ayında Economist’e yayınlanan verilere bakacak olursak Venezuela’nın yaklaşık 105 milyar dolarlık dış borcu olduğundan bahsediliyor.

  • Güçlü Bolivar’dan beş sıfır atarak Egemen Bilovar diye yeni bir para birimine geçildi.
  • Petro adında kripto para Dolar,bitcoin, ethereum vb. şekilde satışa sunulmuştur

Venezuela’nın Üyesi Olduğu Uluslararası Kuruluşlar

CARICOM(gözlemci), CD, CDB, CELAC, FAO, G-15, G-24, G-77, IADB, IAEA, IBRD, ICAO, ICC(ulusal komiteler), ICRM, IDA, IFAD, IDFC, IFRCS,IHO, ILO, IMF, IMO, IMSO, IOC,IOM, IPU, ITSO, ITU, ITUC, LAES, LAIA, LAS(gözlemci), MIGA, NAM, OAS, OPANAL, OPCW, OPEC, PCA, UN, UNASUR, UNCTAD, UNESCO, UNHCR, UNIDO, UNWTO, UPU, CO, WFTU, WHO, WIPO, WMO, WTO

2# Popülizm veya halk yağcılığı, toplumdaki seçkin bir tabaka tarafından halkın çıkarlarının bastırıldığını ve engellediğini varsayan ve devlet organlarının bu seçkin tabakanın etkisinden çıkarılıp halkın yararına ve toplum olarak gelişmesi için kullanılması gerektiğini söyleyen siyasî bir felsefe veya söylem biçimi.

3# Hollanda Hastalığı; ekonomide para biriminin aşırı değer kazanması sonucunda ortaya çıkan negatif gelişmeleri anlatmakta kullanılan bir deyimdir. Bu deyim ilk kez 1977 yılında The Economist Dergisi tarafından kullanılmıştır. 

4# İthalat  ya da dışalım , yurtdışında üretilmiş malların, ülkedeki alıcılar tarafından satın alınmasıdır. İthalat, özel ya da tüzel kişilerce, kamu iktisadi kuruluşları ya da devlet tarafından doğrudan yapılabilir.

5# İhracat bir malın yabancı ülkelere döviz karşılığı yapılan satışıdır. Bir malın uluslararası pazarda rekabet gücü döviz kuruyla da doğrudan ilgilidir

6# Tavan fiyat, bir ürünün satılabileceği en yüksek fiyatı ifade eden ekonomi terimidir. Hükümetin koyduğu tavan fiyat uygulamasının etkili olması için koyulan tavan fiyatın serbest piyasa fiyatından aşağıda olması gerekir.

7# Enflasyon, fiyatlar genel düzeyinin sürekli ve hissedilir artışını ifade eden bir durumdur. Diğer bir tanımı nominal millî gelirin, bu gelirle satın alınan mal miktarına nazaran artması yani şişmesi demektir. Deflasyonun tersidir. İlk tanımda iki durumdan bahsedilmektedir.

8# Hiperenflasyon, enflasyonun yılda yüzde 200 sınırını aştığı anlardaki halidir. Dörtnala enflasyon olarak da adlandırılır. Paranın değerinin yitirdiği en şiddetli enflasyon biçimidir.

9# Resesyon, makroekonomide geleneksel olarak reel gayri safi yurtiçi hasılanın iki veya daha fazla çeyrek yıllık periyotta arka arkaya negatif büyüme göstermesi durumudur. Ekonomide durgunluk olarak da adlandırılabilir.Uzun bir resesyon ekonomik çöküş olarak isimlendirilir.