kadınların işgücüne katılımı

Türkiye’de Kadınların İşgücüne Katılması Neden Önemlidir?

Kadınların İşgücüne Katılımı

“Bir erkeği eğitirsen, bir erkeği eğitirsin. Bir kadını eğitirsen, bir jenerasyonu eğitirsin.”

Türkiye’de yaşayan kadınların iş hayatına atılmaları, bu atılımın oransal ifadeleri ve iş piyasasında yeterli şekilde etkin rol oynanıp oynanmadığından bahsedilmektedir.Bu oranları nelerin etkilediğiyle ilgili araştırma konunun içerisinde yer almaktadır. Uluslararası araştırmalarda ülkelerin uzun dönem büyüme istatistikleri ile kadınların iş gücüne katılımları arasında olumlu yöne dönük bir etkileşim olduğunu ortaya koymuştur. Kadınların çalıştığı ailelerde tasarruf oranı çok yüksektir. İş hayatına sahip olan kadınların bulunduğu ailelerde doğum oranları ve çocuk ölüm oranlarının düşük olması sebebiyle bu ailelerin eğitim ve sağlığa önem verdiği görülmektedir. Bununla birlikte çalışan kadınların salt çoğunluğu kazandıkları parayı ailelerine harcamaktadır. Genellikle erkeklerin kazandıkları parayı kendi kişisel zevklerine göre harcadıkları kadınların ise çocuklarının sağlık ve eğitim gibi ihtiyaçlarına yönelik harcadıkları gözlemlenebilen bir durumdur. Bu nedenle de çalışan kadınların sayısında oluşacak artışlar ileride yetiştirilecek olan çocukların daha sağlıklı olmasına ve daha iyi eğitilmesine pozitif yönlü bir etki yapmaktadır. Çalışma hayatının kadınlara yalnızca ekonomik özgürlük sağladığını düşünmek hatadır. Ayrıca öz güven ve toplumsal saygınlıklarını da arttırmaktadır. Buna rağmen ülkemizde kadınların iş gücüne katılımı gelişmiş ülkelerin altında kalmaktadır. 2018 yılı Kasım ayı istatistiklerine göre %33,8 oranında gerçekleşmiştir. Aşağıdaki tabloda diğer ülkeler ile olan iş gücü katılım oranları gösterilmektedir.

Tarihsel Gelişimi

Kadınların toplumdaki yerleri incelendiğinde annelik özelliklerinden ötürü özellikle çalışma hayatında geri planda kaldığını görmek mümkündür. Ataerkil toplumlarda erkek egemen yapı dikkat çeker. Toplumlarda yaygın bir biçimde ortaya çıkan erkek egemen ideoloji, geçerliliğini kadınları ‘’doğa’’ erkekleri ise ‘’kültür’’ biçiminde tanımlar. Bu yüzdende erkeğin yaşam alanı üretime katılımla açıklanırken kadın doğası gereği; çocuk doğurmak, sağlıklı şekilde büyütmek ve evin düzenini korumakla sorumludur.Sanayi devriminin ortaya çıkmaya başlamasıyla kadınların iş gücüne atılmaya başlaması doğru orantıda seyretmiştir.Sanayi devriminden öncede kadınlar çalışıyordu fakat ücret karşılığı çalışma kısmı bu dönemle yani 19. Yüzyıllarda başlamıştır.Bu dönemde ucuz iş gücüne duyulan ihtiyaçlar ve savaşların olması kadının çalışma hayatına atılmasına öncülük etmiştir.Türkiye’de de kadınların iş hayatına girmesi sanayi devrimi ile birlikte hız kazanmıştır.Osmanlı Devleti döneminde kadınlar ekonomik iş hayatının içinde aktif bir şekilde bulunuyorlardı.Fakat sanayi inkılabının doğmasıyla ekonomide başlayan değişiklikler kadınların çalışma imkanlarını ellerinden almaya başlamıştı.Cumhuriyet döneminde de iş hayatına katılım oranları aynı şekilde devam etmiştir.Kadınlar bu dönemlerde dokumacılık,gıda ve tütün gibi alanlarda faaliyet göstermeye başlamışlardır.Bu dönemde İkinci Dünya Savaşı’nın başlamasıyla erkek iş gücündeki azalmalar kadın iş gücüne olan ihtiyacı arttırmıştır.Kadınların iş hayatına girmesi de 1950’li yılların ortalarından sonra güçlü bir şekilde başlamıştır.

Bu makale ilginizi çekebilir:   Kahve ve Dünya Kahve Piyasası

Kadınların İşgücüne Katılımını Belirleyen Faktörler

Toplumsal etkenler ve ekonomik durum kadınların iş gücüne katılımlarını belirleyen en önemli iki etkendir. Yasal açıdan herhangi bir ayrım olmamasına rağmen kadının yetiştirildiği toplum içindeki rolü çalışma hayatına katılıp katılmayacağının en önemli faktörüdür. Çalışmanın getirisi ne kadar yüksek olursa kadınların işe katılımı da aynı oranda yüksek olur. Bu da eğitim seviyesiyle paralel bir şekilde ölçülebilir.
Türkiye’de yaşayan kadınların eğitim seviyeleri son 10 yıl içinde %82,8’e ulaşmıştır fakat hala Türkiye’de okuryazar olmayanların %8,3’ünü kadınlar oluşturmaktadır. Bu oranların %21,5’ini yalnızca okuma yazma bilen kadınlar,%37,2’sini ilkokul mezunları,%7,4’ünü ortaokul,%16,6’sı lise ve yalnızca %61’i fakülte mezunudur. Kadınların iş gücüne katılım oranları eğitim seviyelerine göre değişiklik göstermektedir. Yüksek öğretim mezunlarının %61’i ve lise ve altı öğrenim görenlerin kadınların ise %22’si çalışma hayatında aktiftir. Fakat bu verilere rağmen kadınlar karar alma mekanizmalarında çok etkisizlerdir. Kadın yönetici oranı ülkemizde %16,20 seviyelerinde iken Almanya’da %33 ve ABD’de %46’dır.

Türkiye yüksek öğretim mezunu kadın istihdamı oranı da düşüktür. Türkiye’de verilerin %21,3’ü kadın yüksek öğretim mezunlarının işsizlik oranını göstermektedir. Avrupa Birliği ülkeleri arasında bu oran %5,1 seviyelerindedir. YÖK’ün araştırma verilerine göre akademik alanda üyelerin yaklaşık%43’ünü kadınlar oluşturmuştur. Cinsiyet dağılımına göre bakıldığında ise %29 olan oran kadınların erkek akademik üye karşısında çok az bir orana sahip olduğunu gösteriyor. Kadın oranlarının fazla olduğu tek kısım okutmanlık bölümüdür.

Kadın Girişimci Oranları

Araştırmalara göre ülkemizde kadın girişimcilerin oranları net bir şekilde bilinmemekle beraber kadınların %25,4’ü şirkete sahiptir.Yöneticilerin kadın salt çoğunluğa sahip olduğu şirket oranları ise %0,3’tür.Tam zamanlı çalışan kadınların sayısı %21,9 iken üst düzey yönetici konumunda bulunan kadın sayısı ise yalnızca %5,4’tür.

Kadınların İşgücüne Katılmasını Engelleyen Unsurlar

Ülkemizde uluslar arası çalışmalar göz önüne alındığında kadınların iş gücüne katılım oranları birçok ülkenin en gerisinde yer almaktadır. Bunun sebepleri arasında cinsiyetler arasındaki eşitsizlik,aile ortamları,sosyal politikalar,toplumsal yapı,eğitim durumları sayılabilir.Toplumsal cinsiyet ayrımı iş kolları arasında kadınlara ve erkeklere belli başlı roller yaratmaktadır.Bu yüzden kadınlar genellikle iş hayatlarını evde kalarak çocuk ve yaşlı bakımıyla oluşturmaktadır.Aynı durum erkeklerde ise eve para getirmekle sorumlu tutulmaktadır. Bu durumun yaratıcısı toplumun karakteristik özelliğidir.Dolayısıyla bu algının kırılması ve eğitim programları geliştirmek kadınlar için çok faydalı olacaktır.Fakat bu durumda da dikkat edilmesi gereken diğer husus bu tür işlerin kız çocuklarına aktarılmasını engellemek olmalıdır.Türkiye’de kırsal kesimde yaşayan kız çocukları ev işleri sebebiyle okula gidememekte bu da kısır bir döngüye dönüşmektedir.Bu nedenlerden ötürü çocuk bakımları teşviki verilmesi kadınların iş gücüne atılımını ve kız çocuklarının da eğitimlerini tamamlama konusunda pozitif yönde etkiye sebep olacaktır.Kadınların iş gücüne katılım oranlarının düşmesinde ki en önemli sebep kırsaldan kente olan göçtür.Kırsallarda tarım üretimi yapılmakta ve kadınlarda aile üyeleri yanında ücretsiz bir şekilde çalışmaktadır. Kırsal alanlardan kentlere göç ile başlayan önceden ücretsiz aile işçisi olan kadınlar kentlerde işgücü piyasasında yer edinememişlerdir. Bu durum kadınların iş gücüne katılım oranının düşmesine sebep olmuştur.Bu durumla beraber kadınların kırsal alana göre kentlerde iş alanlarının daha geniş olduğu söylenebilir.Fakat bu fırsatlar kayıt dışı ekonomide yayılım göstermiştir.Kayıt dışı sektör kadınların iş gücüne katılmalarının düşük olmasının sebeplerindendir. Yapılan istatistiksel araştırmalar kayıt dışı sektörü kapsamadığı için daha düşük ücretle ve daha kötü çalışma koşullarıyla çalışan kadınlar iş gücüne dahil olmuyor görünmektedir.Kadınların kayıt dışı istihdam alanlarını seçmelerindeki olgular ise küçük çocuğa sahip olan kadınlar için uygulanan esnek çalışma saatleri,ücret eşitsizliği,görevde yükselme,toplumun çalışan kadın algısı gibi bir çok durum sebep olmaktadır.

Bu makale ilginizi çekebilir:   Suriyeli Mültecilerin Ekonomiye Etkileri |2023

Kadınların Çalışma Hayatına Katılması

-İş hayatında bulunan, çalışan kadının dünyayı görüş açısı evde oturarak dünyayı televizyondan gören kadının görüş açısından farklı olur.
-Eğer kadın toplum hayatında yer alırsa bu toplumdaki problemleri de yakından görür bu durum da dolayısıyla kadının bu tür toplumsal olaylarda karar alma mekanizmasını etkinleştirir.Böylece kadını ilgilendiren durumlarda kadınların karar alması, doktor,mühendis,siyasetçi gibi bölümlerde çalışması toplum tarafından kadına olan saygıyı da arttırır.
-Çalışma hayatında bulunan kadınlar yeni gelişmeleri gözlemleme konusunda şanslı olur.Bu gözlemleri aile ve çocuklarına aktararak yeni nesillerinde gelişmesine katkı sağlar.
-Çalışan kadın aile bütçesine katkıda bulunur.
-İş hayatına sahip olan kadınların planlama ve organizasyon yeteneği artar.

Kadınların İşgücüne Katılımı Nasıl Artırılır?

-İş gücü piyasasında kadınların çalışma hayatına daha fazla etkin rol oynayabileceği politik atılımların yapılması,
-Kadın çalışanlarla ilgili olarak yürürlükte bulunan iş piyasasının genişletilmesi ve düzenlenmesi,
-Eğitime verilecek olan katkılar,
-Kadınların daha verimli alanlarında çalışmalarına yönelik atılacak adımların oluşturulması gibi durumlardır.

Sonuç

Bu yazıda iş gücüne katılım oranları,iş gücüne katılımın tarihsel süreci,iş hayatına katılımlarını etkileyen faktörler,kadın girişimciler,iş gücüne katılımlarını engelleyen faktörler,çalışma hayatlarına katılımlarının önemi ve çalışma hayatına katılmayı destekleyecek adımlardan bahsedilmektedir.Kadınların hak ettikleri yaşam standartlarında hak ettikleri eğitimi almaya başlamaları, iş hayatına atılmaları ve bu durumun getirdiği ekonomik özgürlüğe ve özgüvene sahip olmaları gelecek nesiller için çok önemlidir. Unutmamak gerekir ki,

“Bir erkeği eğitirsen, bir erkeği eğitirsin. Bir kadını eğitirsen, bir jenerasyonu eğitirsin”.